16 Nisan 2012 Pazartesi

Ücretlerimizi düzenli ve zamanında almak istiyoruz

Sevgili Trexta işçileri,

Haklarımızı bilmediğimizde yıllarca uzun saatler, düşük ücretle çalışmaya zorlanmakta, ücretlerimizi düzenli ve zamanında almamakta ve bir gün hiçbir gerekçe gösterilmeden kapı önüne konulabilmekteyiz. Oysaki haklarımız var. Şayet çalışıyorsak, üretiyorsak haklarımızdan da yararlanmalıyız. Çünkü bizler hayır için değil, çocuklarımız ve geleceğimiz için alınteri döküyoruz.

İş Kanuna göre işçinin ücreti düzenli ve zamanında ödenmelidir. Bakınız 34. madde ne diyor? 20 gün içinde ödenmiyorsa çalışmama hakkına sahipsiniz ve bu nedenle sizi işten çıkaramazlar.

Madde 34 -Ücreti ödeme gününden itibaren yirmi gün içinde mücbir bir neden dışında ödenmeyen işçi, iş görme borcunu yerine getirmekten kaçınabilir. Bu nedenle kişisel kararlarına dayanarak iş görme borcunu yerine getirmemeleri sayısal olarak toplu bir nitelik kazansa dahi grev olarak nitelendirilemez. Gününde ödenmeyen ücretler için mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanır. Bu işçilerin bu nedenle iş akitleri çalışmadıkları için feshedilemez ve yerine yeni işçi alınamaz, bu işler başkalarına yaptırılamaz.
Ayrıca 4857 Sayılı Kanunun 102/a maddesinde de işveren veya işveren vekili işçilerin ücretini zamanında kasten ödememesi veya eksik ödemesi halinde bu durumda olan her işçi için ayrı ayrı olmak üzere para cezasına çarptırılır.

Öte yandan işçinin hak ettiği ücretlerin ay sonunda ödenmemesi işçiye Madde 24/2-e uyarınca önelsiz fesih hakkı vermektedir. Yani işçi işten ayrılabilir. Bunun karşılığında kıdem tazminatını alır ancak ihbar tazminatı alamaz.


İşinize son verildiğinde, çalışma sürenize göre size önceden haber verilmesi ve bu süre dahilinde günde 2 saat iş aramanız için izin verilmesi gerekmektedir. Örneğin bir buçuk yıldan üç yıla kadar çalışan işçi için 6 hafta öncesinde işten çıkarılacağının bildirilmesi gereklidir. Şayet önceden haber verilmeden işten çıkarıldıysanız ihbar tazminatı almaya hak kazanırsınız.

Yıllardır yüzünüze bakmayanlar şimdi sizle neredeyse her hafta toplantı yapıp dert anlatıyorlar. Sendikamızın çalışmaları sayesinde kısmi iyileştirmeler yaptılar. Hatta sendika girmesin diye işyeri temsilcisi dahi seçtiler. Ancak temsilcilerinizi dahi kendi mesajlarını vermek için kullanıyorlar. İş güvencesi olmayan temsilcilerin sizin haklarınızı savunması mümkün olabilir mi? Fabrika yönetiminin tehditlerini sizlere iletmek için mi arkadaşlarınızı seçtiniz?
Şimdi de size Trexta'nın ekonomik durumundan bahsedelim. Sadece ihracat rakamları dahi gerçeği bize göstermektedir. Trexta, 2009 yılında 21.460.183 (21 milyon dolar) dolar ihracat yaparak ile Türkiye'nin en çok ihracat yapan 611. şirketi. 2010 yılında ise 755. sırada. 2010 toplam ihracattan 20.957.756 dolar kazanmış. İşvereninizn Amerikan işyaşamına verdiği bilgide yıllık gelirini ise 1 milyon dolardan fazla olarak belirtmektedir. Trexta'nın bir de ülke içinde satışları buna eklenmelidir.

Tüm dünya ekonomik krizdeyken Trexta milyonlarca dolar gelirini sürdürmektedir. Türkiye'nin en büyük 800 ihracatçısı arasında otomobil-beyaz eşya gibi çok daha değerli ürünleri üretenlerle yarışmaktadır. İşçisine saygı göstermeyen Trexta, dünya gerçekliğini daha iyi okuyarak ve müşterilerini elinde tutarak bu süreci aşar. Trexta'nınki kardan zarardır. 300 bin dolar az gelir elde etse de 21 milyon dolarlık geliri vardır.

Trexta 18 Ocak 2011 tarihinde Devlet Bakanı Zafer Çağlayan'dan altın başarı ödülü almıştır. Altın başarı ödülü ise 10-25 milyon dolar ihracat yapan firmalara verilmektedir.

Sevgili arkadaşlar, sendikalı olmak işçilerin tek çaresi, tek güvencesidir. Ancak sendikalı olursanız haklarınıza sahip çıkabilirsiniz, iyi bir iş-iyi bir gelecek elde edebilirsiniz. Kaybedecek neyiniz var? Asgari ücret mi? Yarım maaşlar mı? Sendikalı olursanız geliriniz, sosyal haklarınız, imkanlarınız artacak. Birlik ve dayanışma içinde olacaksınız. Avukatınız olacak. Sendikalı olduğunuzda siz istemediğiniz sürece kimsenin haberi olmaz. Şayet haksız yere işten çıkarılırsanız kıdem tazminatınızın dışında en az 12 maaş ekstra tazminat kazanırsınız.

Daha fazla süreci uzatmaya gerek yoktur. Trexta işçisi sendikalı olacak, çağdaş ve insani koşullarda çalışacaktır. Trexta sendikayla masaya oturduğunda müşterilerini kazanacak, daha fazla üretim yapacaktır. Şayet müşterilerini kaybetmek istemiyorsa, yeni müşteriler istiyorsa sendikanın uluslar arası kampanyasını bitirmesini istiyorsa sendikayla anlaşmak zorundadır. Aksi takdirde çalışmalarımız daha da büyüyerek devam edecektir. İşçilerin birliğini temsil eden sendikayı reddetmek işçiye saygısızlıktır. Sendikamız kararlıdır. Hem işçinin hem de firmanın kazanması için tek yol sendikayı tanımaktır.

DERİ İŞ SENDİKASI 0530 781 6037

ÇERKEZKÖY TREXTA DİRENİŞİNDEN HABER VAR (Birgün Gazetesi-6 Nisan 2012)

MERT PEKŞEN

Dünyaca ünlü Apple, Blackberry ve Nokia gibi teknoloji devlerinin ürünlerine deri kılıf üreten, yaklaşık 600 işçinin çalıştığı Trexta fabrikasındaki Deri-İş tarafından organize edilen sendikalaşma mücadelesinden haber var. “Performans düşüklüğü” gerekçesiyle, 8’i sendikalı 20 işçinin haksız olarak işten çıkarılmalarını protesto etmek, daha fazla işçinin işine son verilmesini engellemek ve işçilerin haklarının geri alınmasını sağlamak amacıyla 17 Şubat’ta başlayan ve 2 hafta süren fabrika önündeki direnişe ara verildi.

ÇERKEZKÖY’DE ÖRNEK MÜCADELE
Direnişin ilk haftasında ziyaret ettiğim işçiler, fabrikada çalışma koşullarının oldukça kötü olduğundan, zorla ve baskıyla uzun süre çalıştırıldıktan, aksi takdirde işten çıkarılmakla tehdit edildiklerinden ve maaşlarını oldukça geçişmiş olarak ya da eksik olarak aldıklarını dile getirdiler. İşçilerin kararlığı sendika organizasyonu ile birleşince ortaya Çerkezköy’de pek de rastlanmayan güçlü bir direniş ortaya çıkardı. Görüştüğüm işçilerin her birinin söylediği ortak bir şey vardı. Trexta direnişi sadece işten çıkarılan işçilerin haklarının korunmasını amaçlamıyor, aksine bu direniş kapısı önünde bekledikleri fabrikada hâlâ aynı kötü koşullarda, güvencesiz olarak çalışan işçi arkadaşlarının haklarını korumayı amaçlıyordu.

Hemen hemen 65.000 işçinin çalıştığı ve sendikalılık oranının çok yüksek olmadığı Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’nde direniş organize etmek kendi zorluklarını da yanında getiriyor. Deri-İş yetkilisi Ali Bayram'ın da belirttiği gibi Çerkezköy bölgesinde grev ve direniş geleneğinin düşük olması, taşeronlaşmanın artık bir norm haline gelmesi nedeniyle işçilerin örgütlenmesinde belirli güçlüklerle karşılaşılıyordu. Fakat, Trexta direnişi yalnızca işçilerin patrona karşı dimdik ayakta durabildiklerini kanıtlamadı, ayrıca bölgedeki diğer işçiler ve sendikalar için de başarılı bir örnek oldu.

ULUSLARARASI DAYANIŞMANIN ÖNEMİ
Direnişin bölgede ve ulusal çapta örgütlenmesinin ve destek almasının yanı sıra, bir diğer önemli gelişme ise daha önce UPS, DESA ve Novamed örneklerinde de gördüğümüz uluslararası işçi dayanışmasının öne çıkmasıydı. Deri-İş Sendikası Uluslararası İlişkiler yetkilisi Emre Eren Korkmaz ile yaptığım görüşmede, Korkmaz süreci ve sonuçlarını şöyle anlattı:

“Ülkemizde son yıllarda başarı kazanan işçi direnişlerinde işçi sınıfının enternasyonal dayanışmasının büyük önem kazandığını görüyoruz. Yereldeki işçi direnişi şayet ulusal ve Uluslar arası alanda kamuoyu desteğini kazanabilirse işverenlere geri adım attırmak ve işçilerin örgütlenme özgürlüğünü kazanmak daha fazla mümkün hale gelmektedir. Trexta gibi firmaların uluslararası markalara olan ekonomik bağımlılıkları, marka imajının özellikle kriz döneminde daha da önem kazanması, rekabet koşulları dünya genelinde işçi sınıfının ve emekten yana güçlerin ortak hareket etmesinin etkili sonuçlar doğurmasına hizmet etmektedir. İşçiler üzerindeki baskılar, polis-zabıta baskısı, uzun mahkemeler ve örgütlenmenin önündeki türlü engelleri aşmada işte bahsini ettiğimiz Uluslar arası dayanışma belirleyici bir rol oynamaktadır.

Trexta özgülünde 24-30 saate varan, bayılana kadar çalıştırma, mesai ücretini ödememe, sesini çıkaranı işten atma, hakaretler ve baskılar bu sayede aşılabildi. Artık 12 saat çalışılıyor, mesai ücreti alınıyor, kapı önündeki bekleyişimiz sayesinde rahatça işçi işten atamıyor. Bunda firmanın ekonomik durumunu oldukça sarsan markalarda örgütlü sendikaların ve Uluslar arası sendikal hareketin desteğinin büyük payı var. Uluslar arası Metal İşçileri Federasyonu ve Finlandiyalı sendikaların çabasıyla Nokia'nın denetime gelmesi, siparişlerin büyük oranda düşmesi, buna ek olarak Trexta'nın fabrikalarının olduğu Hindistan ve Çin'de çalışmaların yapılması, Trexta merkezinin yer aldığı ve müşterilerinin de bulunduğu ABD'de etkili kitle örgütlerinin harekete geçmesi bizim alandaki çalışmalarımızın önündeki bazı engelleri aşmamıza, işçilerde ise sendikaya güvenin pekişmesine ve bilincin yükselmesine neden olmaktadır. Bir süre sonra firma ya milyonluk dolarlık yatırımlarını kaybediyor ve piyasada büyük darbe yiyor veya işçilerin örgütlenme özgürlüğünü tanıyor, sendika ile masay oturuyor. Biz yerelde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu çalışma hem Uluslar arası işçi hareketi hem de kadın hareketi için önemli bir mücadele alanı. Tüm kamuoyunun desteğini bekliyoruz.”


Direniş ile ilgili gelişmeleri takip edebilmek için:
http://trextadasendika.blogspot.com/
http://www.deri-is.com/
Direnişle ilgili Uluslararası alanda yürütülen
imza kampanyasına destek vermek için:
http://www.change.org/petitions/ceo-trexta-turkey-we-urge-trexta-management-to-respect-basic-workers-rights#
Fabrikayla doğrudan iletişime geçebilmek için:
http://www.trexta.com/Default.aspx?pageID=105

Kadın işçilerin mücadelesi (Radikal Gazetesi-1 Nisan 2012)

Hükümetinden sokaktaki vatandaşa kadar hepimiz tüm dünya krizdeyken büyüyen, Çin’le yarışan ülkemiz ekonomisiyle gurur duyuyoruz. Tek rakamlı büyümeler bizi kesmiyor, daha fazla, daha fazla istiyoruz, kişi başına düşen geliri bizden kat be kat fazla olsa da komşumuz Yunanistan’ın haline bakarak şükrediyoruz. Lider ülkenin vatandaşı olmanın keyfini çıkarmayı öğreniyoruz.
Büyüdüğümüz konusunda hepimiz hemfikiriz. Yüksek işsizliğe karşın fabrikalar harıl harıl çalışıyor, insanlar gece gündüz üretim yapıyorlar. Lakin mesele paylaşıma geldiğinde büyük bir sorun beliriyor karşımızda. Büyüme tek başına yeterli midir, eğer bölüşümde sorun varsa veya bölüşüm adaletsizse ekonomik büyüme sorunları derinleştirir mi azaltır mı?

Başlayalım
İşte size “her gün büyüyen” Türkiye’den bir örnek. Yer Çerkezköy. Ülkenin en büyük fabrikalarının yer aldığı bir işçi havzası. Yaşam, fabrika vardiyalarına göre düzenlenmiş. Onbinlerce işçi servislerle fabrikalara taşınıyor ki fabrikada üretim hiç durmasın, 24 saat çalışılsın. Kadın-erkek onbinlerce işçi düzenli şekilde üretmelerine karşın ücretler genellikle asgari ücret seviyesinde. Ürettikleri tüm dünyada kullanılırken kendileri her geçen yıl daha da artan kredi borçlarının altında, çocuklarının eğitimini nasıl sürdürebileceklerinin derdini taşıyorlar.
Trexta da Çerkezköy’de bir fabrika. 600 işçi, 12’şer saat halinde iki vardiyada çalışıyor ve neredeyse bütün büyük firmalara, cep telefonları için deri kılıf üretiyorlar. İşçilerin yüzde 75’i kadın. Firmanın Hadımköy’de, Çin ve Hindistan’da da fabrikaları var.
Firma, kılıf üretiminde başarılı ancak kendilerine Türkiye’nin en büyük bin ihracatçısı arasında yer veren, bu zenginliği üreten yüzlerce işçinin hakları olduğunu unutmuş. Gerçekten unutmuş, bizzat işveren, fabrika kuruluşundan bu yana geçen 12 yılda ilk kez 2012’nin başında işçileri toplamış ve “sizi unutmuşum, kusura bakmayın” diye dil dökmüş ve işçileri sendikaya gitmemeleri için uyarmış: “Her şey bir anahtara bakar, ‘onlar’ fabrikaya girerse, kapısına kilidi vurur, burayı terk ederim”.
Deri-İş Sendikası, Ağustos 2011’den bu yana Trexta’da sendikaya kayıt yapıyor. Sendika yetkilileri işçilerle buluştuğunda öğrendiği işçi hikayelerinden hangisine üzüleceğini bilemedi. İşçiler oynamasın diye sanayi ütüsünden acil butonu çıkarıldığı için eline düşen sıcak ütünün yaktığı genç Serap’ın elinden mi bahsedelim, yoksa bu “kazadan” sonra kendisine verilen iş güvencesine rağmen salt sendikalı olduğu için atılmasına mı değinelim? Çiğdem’in, Hatice’nin, Esma’nın, Pınar’ın, Semra’nın ve arkadaşlarının hiç ara vermeden sabahlara kadar, kimi zaman 24 saat, kimi zamansa 30 saat, yönetimin deyişiyle “iş bitimine”, işçilerin deyişiyle “adam bitimine” kadar çalıştırılmalarını mı anlatalım? Tezgahta çalışırken ayakta uyuyakalanı mı yoksa bayılanı mı söyleyelim? Uzun çalışma saatlerine karşın mesai ücretlerinin verilmediğini, esnek çalışmanın sonucu olması gereken izinlerin verilmemesini mi, iki yıldır yıllık iznini kullanamayan Şengül’ü mü soralım? Fabrikada kullanılan ilaçlara uygun olmayan ve işçilerin nefes almasını dahi zorlaştıran maskelerden rahatsızlanan ve maskesini hafif kaydırdığı için müdürün “Sanki çok güzelsin de maske takmıyorsun!” dediği Zeynep’i ve kadın oldukları için hakarete ve baskıya uğrayan işçileri mi anlatalım? Herhangi bir sebebi olmadığı halde, salt beyaz yakalıları mavililerden ayırmak için fabrika içine çizilen ve geçişi yasaklanan kırmızı çizgilere mi değinelim? Her ay 100’e yakın işçinin kapı önüne konulmasına karşın hiçbirine kıdem ve ihbar tazminatı verilmemesini, engelli çocuğunu hastaneye götürmek için içeride kalan kıdemini talep eden Fatma’yı kapıdan kabul dahi etmeyen yönetimin küstahlığını mı örnekleyelim?

Kadınlar konuşunca
İşte tüm bu şartlar işçilerin bir isyan halinde sendikaya gelmesiyle sonuçlandı. İşçilerin sendikalaşması karşılığında yönetim ilk başta işçileri küçümsedi. Yıllarca konuşma yasaklarına harfiyen uyan, her şeye sessizce boyun büken kadın işçilerin bir anda konuşmaya başlaması, itiraz etmesi, haktan hukuktan bahsetmesi üzerine bocaladı. Sonra öfkelendi. Peyderpey 32 sendikalı işçiyi kapı önüne koydu, fabrikanın en iyi makinecilerinden Gülcan’ın da aralarında olduğu tüm işçileri “performans düşüklüğü”nden işten çıkartarak sendikanın önünü kesmeye çalıştı.
Ama her seferinde yeni işçiler öne çıktı. Sendikanın uluslararası ilişkileri sayesinde Uluslararası Metal İşçileri Federasyonu ve Finlandiyalı sendikalar harekete geçti. Ünlü cep telefonu şirketinin üst düzey yetkilileri, Kasım ve Şubat aylarında iki kez fabrikaya denetime geldi. Kısmi düzelmeler oldu. İşçiler 12 saat çalışmaya, mesai ücretlerini almaya başladı. İşveren ve yönetim işçilerle toplantılar yapıp ekonomik durumlarını izaha kalkıştı. İşçilerden temsilci seçip işçiyi dinlemeye başladı. Ancak 400’ü aşkın kadın işçi olduğu halde yasaların zorunlu kıldığı kreş halen yok. Halen maaşlar yarım yarım ödeniyor. Halen iş sağlığı ve güvenliği ilkelerine uyulmuyor. Her şeyden önemlisi işçilerin anayasal hakkı olan sendikayı reddediyor, sendikalı işçiler üzerinde baskı ve ayrımcılık sürüyor, işçiler üzerinde korku havası yaratılarak tehditler savruluyor.
Er ya da geç sendika Trexta’ya girecek. İşçilerin sloganı, “Ummadık taş baş yarar”. Yıllarca hor görülen işçi sesini çıkarmayı, hakkını korumayı öğreniyor. Karşı çıktığında koşulların düzeldiğini, boyun eğdiğinde daha fazla ezildiğini görüyor. Dünyanın dört bir yanında dostları olduğunu deneyimliyor.
Trexta yönetimi artık sendikal hak gasplarına kılıf bulamayacak. Trexta işçisi haklarından yararlanarak, kölece değil, insanca şartlarda çalışacak. Çiğdem’in sendika toplantısında dediği gibi: “Sendikal çalışma başlayalı beri yalnızca insan olduğumu değil, kadın olduğumu da fark ettim.”
Herkesi Trexta işçileriyle dayanışmak için ABD’de başlatılan online imza kampanyasına destek vermeye davet ediyoruz. http://action.laborrights.org/p/dia/action/public/?action_KEY=4027#petition

EREN KORKMAZ: Deri-İş Sendikası

20 Mart 2012 Salı

TREXTA'DA ULUSLARARASI KAMPANYA BÜYÜYOR

Trexta'nın işçilerin temel hakkı olan sendikal örgütlenme özgürlüğüne saygı göstermemesi ve sendikalı işçilerin haklarını kabul etmemesi ve Ağustos ayından bu yana 32 sendika üyesini işten çıkarması üzerine başlatılan Uluslar arası kampanya giderek genişlemekte ve yeni boyutlar kazanmaktadır.

Uluslar arası Metal İşçileri Federasyonu ve Nokia'da örgütlü bulunan 4 sendikanın ortak açıklamasının ardından ABD'deki etkili işçi hakları kurumu olan ILRF de Trexta yönetimini uyarmış ve bu hafta ABD basına da yansıması beklenen tüketicileri bilgilendirme kampanyası başlatma hazırlığındadır.

Asya'da Trexta'nın ürünlerini üreten ve satan ülkelerde de ATNC adlı Asyalı sendikaların başlattığı bilgilendirme ve imza kampanyası da devam etmektedir.

Bu çalışmalar sonucunda Nokia'nın ardından Apple da meseleyi inceleyeceğini açıklamıştır. Sendikalar ve kitle örgütleri bu açıklamaların peşini bırakmayacaklarını ve takip edeceklerini de bildirmiştir.

Trexta'nın üretim yapan ve mevcut zenginliği yaratan işçiler üzerinde baskı kurması nedeniyle Uluslar arası kampanya yalnızca müşteriler ve tüketiciler nezdindeki çalışmalarla sınırlı kalmayacak, Trexta'nın kendi markasıyla üretimini yaptığını ürünlerin çeşitli ülkelerdeki satışlarını yapan mağaza zincirlerine yönelik de çalışmamız başlamıştır. Bu temelde Belçika'da sendikaların ve CCC ve goodelectronics gibi tüketici kitle örgütlerinin ortak platformu olan achACT tarafından Belçika'da Trexta ürünleri satan FNAC şirketinin yönetimine, Stephane Mangin'a mektup göndererek Trexta yönetiminin sendikalı işçiler üzerinde baskı kurduğu, temel haklara uygun üretim yapmadığı açıklanmış ve Trexta ürünlerini satmama kararı almaları çağrısında bulunmuştur.

Uluslar arası kampanyanın bu yeni boyutu yakında diğer ülkelere de yayılacaktır.

Deri İş Sendikası elbette bir firmanın zarar görmesini istemez ancak işçi haklarına saygı göstermeyen, imzaladığı uluslar arası anlaşmaları ve anayasal hakları yerine getirmeyen Trexta olumlu adım atmadığı sürece Uluslar arası alanda ve ulusal kamuoyunda kampanyasını genişleterek sürdürecektir.

12 Mart 2012 Pazartesi

Trexta işçileriyle dayanışma için imza kampanyasına destek ver

Çerkezköy'de Trexta firmasında sendikalaşma mücadelesi veren işçilerin mücadelesine uluslar arası destek büyüyor. http://www.change.org/petitions/ceo-trexta-turkey-we-urge-trexta-management-to-respect-basic-workers-rights# adresindeki metni imzalayalım.
Uluslar arası Metal İşçileri Federasyonu ve Nokia'da örgütlü bulunan 4 Finlandiyalı sendikanın ortak açıklamasının ardından ABD merkezli ILRF (Uluslararası İşçi Hakları Forumu) da  Trexta işverenine mektup göndererek işçilerin temel haklarına saygı gösterilmesi gerektiği, aksi halde ABD genelinde tüketicilere yönelik bilinçlendirme-bilgilendirme kampanyasına başlayacakları uyarısında bulundu. ABD'nin etkin kurumlarından olan ILRF mektubun birer örneğini Trexta'nın müşterilerine de iletti.
Hindistan ve Çin'de fabrikaları olan Trexta'nın sendikalı işçilere yönelik baskılarına karşı Asya genelinde faaliyet yürüten ATNC (Asya Çok Uluslu Şirketleri İzleme Ağı) da online imza kampanyası başlatarak trexta yönetimine sendikayı tanıma, haksız yere işten atılan sendikalı işçileri işe geri alma ve işçilerin haklarına saygı gösterme çağrısında bulundu.
Trexta yönetimi marka imajını korumak ve müşterilerini kaybetmek istemiyorsa Deri-İş Sendikası üyesi işçilerin anayasal ve evrensel hakkı olan sendikalaşma hakkına yönelik baskılara son vermesi ve sendikanın taleplerine kulak vermesi gerekmektedir. Aksi halde kampanya artan destekle daha da güçlenecektir

11 İŞÇİ KARDEŞİMİZ İHMALLERİN KURBANI! İşçi ölümleri toplu katliama dönüştü! Sessiz kalınmasın!

Dün 11 işçinin Esenyurt’taki bir AVM inşaatında 21.00 sıralarında yattıkları çadırda çıkan yangın ve dumandan zehirlenmesi sonucu ölmesinin üzerine söylenecek tek söz bunun adının katliam olduğudur. En çok işçi ölümlerinin yaşandığı inşaat sektörünün özellikle İstanbul’daki hızlı gelişimiyle birlikte artması dikkat çekicidir. İşçilerin herkesin gözü önünde adeta toplu ölümlere gönderilmesine yol açan etkenlerin büyük bölümünde firmaların ve onları denetleyen kamu kuruluşlarının ilgisizliği yatmaktadır. Esenyurt’ta yaşanan katliam denebilecek ölümler ülkemizde pek çok yerde aslında benzer ölümlerin olabilmesinin an meselesi olduğunu göstermektedir.
              Yaşanan ölümlerde işçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili yasal önlemlere firmaların riayet etmedikleri anlaşılmaktadır. Geçtiğimiz 26 Şubat’ta 10 işçinin baraj sularında hayatını kaybetmesinin ardında hep ihmaller zincirinin ortaya çıkması tesadüfi değildir.
              Bu yılın Ocak ayında 62 işçi, Şubat ayında 42 işçi hayatını kaybetmiştir. İşçilerin barınma sorununun iş cinayetlerinin de nedeni olduğu açıktır. Barınma sorununun çalışma hayatının bir parçasıdır ancak çalışırken ölen işçiler barınırken de korunamamaktadır. İşçilerin canlarını orta koyarak her türlü zorluğa katlanmak zorunda kalmları ve ölen işçilerin çoğunun memleketlerinden çalışmak zorunda oldukları için gelmeleri, ölenler arasında van depremi nedeniyle göç edenlerin bulunması oldukça hazin bir tablodur.
              Başta işçilerin ailelerine ve yakınlarına baş sağlığı ve sabır diliyor, yaşanan ölümlere sessiz kalınmadan sorumluluların hak ettiği cezayı almaları için emek örgütlerini seslerini yükseltmeye çağırıyoruz

Ekmek ve Gül İstiyoruz!

“Ekmek ve Gül İstiyoruz” Amerika’da grev yapan tekstil işçilerinin grevinde kadın işçilerin talebiydi. Kadın işçiler ekmek istiyorlardı, ekmek davalarını savunuyorlar, daha insanca yaşanabilir bir ücret ve hak talep ediyorlardı. Ama bunlar yetmezdi, kadın işçiler gül de istiyordu. Burada gül, sadece bir çiçek değildi. Kadın işçiler insanca muamele görmek istiyordu. Ezilmeye, baskı görmeye, ayrımcılığa karşı çıkıyorlardı.

Kadın işçiler bugün de hem emeğinin karşılığını talep ediyor hem de işyerinde ve ev içinde saygı talep ediyorlar. Şiddet görmek, ikinci sınıf muameleye maruz kalmak istemiyorlar.

Kadın işçiler uyku dışında sürekli çalışmak zorundadır. İşyerinde yoğun şekilde çalışmasına karşın hak ettiği ücreti alamaz, hakaretlere-tacizlere maruz kalır. Tüm gün alınteri döküp yorulması yeterli sayılmaz, eve geldiğinde de çalışmaya devam eder. Eve getirdiği para küçümsenir. Sadece katkı sayılır. Kazandığı paranın harcaması dahi kendi ellerinde değildir. Eşi, babası kazandığını kahvede, meyhanede harcar, ya kadın?

Eşi, babası, erkek çocuğu gibi akşam dinlenemez, yemek yapar, temizlik yapar, çamaşır-bulaşık yıkar. Gündüz patronun akşam erkeğin hizmetindedir. Bu da yeterli sayılmaz. Sokağa çıktığında da rahat bırakılmaz. Zaten arkadaşlarıyla bir araya gelebileceği, sosyalleşeceği yerler yoktur, sokakta da tacize uğrar, rahat yürüyemez, her yaptığına, her söylediğine dikkat etmek zorundadır. Ya kendisi ya da bir tanıdığı şiddete uğrar, kadına şiddet ülkemizde derin yaralardan biri haline gelmiştir.

Ancak bu durum böyle gidemez. Kadın işçiler hem ekmek hem gül istemeye devam edecekler. Sendikalı olacaklar.

Sendikalı olmak güçlü olmaktır, haklarını bilmektir, kendini ezdirmemektedir.

Sendika dayanışmadır. Dayanışmaya ihtiyaç duymuyor muyuz? Derdini anlayacak, kendisine yardım edecek, destek verecek kişilere ne kadar özlem duyuyoruz değil mi? İyi günde (düğünde, doğumda), kötü günde (hastalıkta, ölümde) insan yanında dostlarını arar. Sendika işçilerin birliği olduğu için iyi günde kötü günde yanındadır.

Sendika  sosyalleşmedir. Kadın işçilerin bir araya geldiği, öğrendiği, öğrettiği, eğlendiği, paylaştığı ortamlar hazırlar. Sendikanın sahibi işçidir. İşçilerin taleplerine hayat vermekle yükümlüdür.

Sendika güvendir. İçinde yaşadığımız toplumda insanlar kendilerine de yakınlarına da çevresine de güven duyamamaktadır. Oysaki güven kendiliğinden ortaya çıkmaz. Emek ister. Sendika işçi arkadaşlarına güvenmeye başladığın yerdir.

İşte 8 Mart, bu nedenle işçi kadınlar için önemli bir gündür. 1857 yılında Amerika’da grev yapan dokuma işçisi kadınların 8 saat çalışma ve insanca yaşam talebiyle ortaya çıkmıştır ve günümüzde de bu taleplerimiz devam edecektir.

Trexta işçisi kadınlar da sendikasında birlik olacak, hem hak ettikleri ücreti ve hakları alacaklar hem de hak ettiği saygıyı görecek. Birliği, güveni, dayanışmayı yaşayacak.