29 Aralık 2011 Perşembe

Trexta işçilerine mektup

Sevgili işçi arkadaşım,


Öncelikle senin, ailenin ve sevdiklarinin yeni yılını sendikamız Deri-İş olarak en içten dileklerimizle kutluyoruz. Yeni yılda hakkını alabildiğin, düzenli ve çağdaş bir çalışma ortamının olduğu, hak ettiğin saygıyı ve insanca muameleyi görebildiğin, döktüğün alınterinin karşısında kendin, ailen ve çocukların için güvenli bir gelecek sağlayabildiğin bir çalışma yaşamı diliyoruz. Bunun için de tek yol birlik olmakta, birlik olmak içinse sendikalı olmaktır.

Yıllardır büyük bir emek verdiğin, alınteri döktüğün, tüm dünyada beğenilen ürünler ürettiğin, gece gündüz çalıştığın halde hak ettiğin muameleyi görebiliyor musun? Düzenli, güvenceli bir iş sunuluyor mu? Maaşını, mesaini düzenli alabiliyor musun? Çocuklarına, ailene hak ettikleri imkanları sunabiliyor musun? Bir talebin, derdin olduğunda rahatça ifade edebiliyor, karşısında insani bir yaklaşım görebiliyor musun? İş kazası geçirmemen, mesleki hastalıklara yakalanmaman için gerekli önlemler alınıyor mu? Emekli olduğunda rahat bir yaşam sürmen mümkün mü? Bugüne kadar, ne yazık ki, değerin bilinmedi, soru ve taleplerine saygısızca davranıldı, kölece çalışma şartları dayatıldı. Ama gün geldi, devran döndü, artık insanca ve güvenceli bir yaşam, hakkını alabildiğin, çağdaş çalışma koşullarının sağlandığı günler çok yakın. Anayasanın sana verdiği hakkı kullan, sendikalı ol, işverenle iletişimin toplu sözleşme temelinde gerçekleşsin.

İşçilerin teker teker işverenle eşit koşullarda muhattap olması mümkün değildir. Ancak işçiler birlik olursa, toplu hareket ederse güç olurlar, gücünün farkına var. İşveren zenginleşmek için, rakiplerini elimine etmek için, bireyci ve çıkarcı şekilde işlerini yürütmektedir, oysa senin böyle bir derdin olamaz. Sadece işçiler gerçek birliği, dayanışmayı sağlarlar ve kendi bireysel çıkarları ile tüm çalışma arkadaşlarının çıkarlarının ortak olduğunu bilirler. 5 yıl, 8 yıl, 10 yıl çalışıp da düşük ücret alma adaletsizliğini kabul edemezler. Kabul etmesi ise hem kendi yaşamından hem de çocuklarının geleceğinden taviz vermektir ve bizler bu tavizi artık vermeyeceğiz.

İşte yaşayarak görüyorsun, birlik olunca, harekete geçince, sana dayatılan sessizliği kabul etmeyince işveren ve vekilleri sana dil dökmek, açıklama yapmak zorunda kalıyor. En son ne zaman böylesi açıklamalar yaptılar sana? Hiç yaptılar mı? Hiç değer verdiler mi? Çocuğu hastalanana izin vermeyi, borcu birikene maaşı ve kıdemini vermeyi bir şantaj olarak kullanmadılar mı? Sana konuşmayı, kırmızı çizgileri geçmeyi, lavaboda geçireceğin zamanı kısıtlamadılar mı? Seni zorla sabahlara kadar çalıştırmadılar mı? Sen zorluklar altında çalışırken, çocuklarınla, ailenle, borçlularınla, kredilerinle uğraşırken ve gözüne uyku girmezken onlar futbol takımı kurup teknik direktörlük ve başkanlık yapıp, kahvelerde kağıt oynamadılar mı, zamanlarını facebookda geçirmediler mi? Şimdi birden neden kıymete bindin? Birden aile olduğunuz hatırlandı, sorunların çözüleceği, maaşların düzeleceği söyleniyor. Bu tesadüf mü ve siz yeniden sessizliği kabul ederseniz eski düzenin devam edeceği açık değil mi?

Kaybedecek neyin var? Asgari ücretle heryerde çalışırsın ki sana asgari ücreti dahi doğru düzgün ödemiyorlar. Ama kazanacağın çok şey var, bunun için harekete geçmeye değmez mi, yıllardır alınterinden, çocuklarının rızkından çalanlara dur demek gerekmez mi? Evlilik hazırlığı yapan genç bir arkadaşımızın eline ütü düştüğünde ve dakikalarca arkadaşımız çığlıklar atarken, işçiler oynamasın diye güvenlik düğmesini çıkaranların, yıllarca, kimisi 8 yıl çalıştığı halde kıdem tazminatlarını vermeyenlerin, çocuğu hasta olduğu için 2 bin liralık kıdemini almak isteyen arkadaşımızla 5 dakika görüşmeyi bile kabul etmeyenlerin bu kibrini, bu nezaketsizliğini sineye daha ne kadar çekeceğiz, bu kadar hak yiyenlerin anlıyoruz ki Allah'tan da, yasalardan da korkusu yok ama işçiden de mi korkmuyorlar? Siz çoğunluksunuz 600 kişisiniz, ailelelerinizle 2 binin üstündesiniz, onlar ise bir avuç.
Sendikamız Ağustos ayından bu yana fabrikanızda. Geçen haftaya kadarki çalışmalarımız hazırlıktı, sendikamız gerekli araştırmayı, hazırlığı yaptı, artık harekete geçmiştir. Sendikamızın söylediği hangi söz yanlış çıkmıştır? Uluslar arası bağlantıları kullanacağız dedik, Nokia'nın gelmesini sağlamadık mı? Yılbaşı tatilinden sonra yeni ziyaretçileriniz de olacak. Trexta evrensel standartlarda çalışmayı öğrenecek.
Ulusal ve yerel düzeyde çalışmalarımızı hızlandıracağız dedik, yerel ve ulusal basını bilgilendirdik, sendikalarla ve emekten yana herkesle, üniversitelerle, milletvekilleriyle ortak çalışma kararı aldık. Sabah ve akşam duraklarda, evlerde, her yerde olmaya ve işçi arkadaşlarımızın birliği için çalışmaya devam ediyoruz.

Çok sayıda arkadaşımız sendikamıza önkayıt yapıp birliklerini sağladılar. Üye olan arkadaşlarımız isterlerse kendilerini açıktan ifade edip diğer arkadaşlarını davet ediyorlar isterlerse de sadece kayıt oluyorlar. Sendikamız kayıt olan herkesin tam güvenliğini sağlamaya, üyelerimizin isteği dışında hiçbir bilginin paylaşılmayacağını garanti etmektedir. İşverenin veya diğer işçi arkadaşlarının senin isteğin dışında sendikalı olduğunu bilmesi mümkün değildir. Bu şekilde duyduğunuz bir kişi var mıdır?
Sendikamızın çalışmaları sonucunda geçen ay belirli düzelmeler olmadı mı? Hak aradığınızda size sözler verilmedi mi? Bu düzelmelerin kalıcı olmasını istiyorsan, sözlerin tutulmasını istiyorsan tek çaren sendikalı olmaktır. Çevrende, ailende sendikalılar vardır, onların imkanlarına sen de sahip olabilirsin. Deri-İş'in toplu sözleşme imzaladığı 30'u aşkın işyerinde işçiler hem sizden daha yüksek ücret almakta, hem yılda 4 tam maaş ikramiye, erzak, % 130 mesai ücreti, çocuk yardımı, yılbaşı, bayram yardımı vb birçok haktan yararlanıyor. Bunlara siz neden sahip olmayasınız?
Sendikamız size açıktır, dürüsttür, yapamadığı bir sözü olmuş mudur? İşten çıkarılan sendikalı işçilerin haklarını korumadı mı? Fabrikanızda her ay neredeyse 100 işçi işten çıkarılıyor. İş güvenceniz yok, ama sadece sendikalı işçiler dava açarak kıdem tazminatlarını alıyorlar. Sendikalı olup da, bizden talepte bulunup da çözümsüz kalan bir kişi var mıdır?
Çünkü biz üçüncü taraf değiliz. Sendika işçilerin ekonomik ve sosyal çıkarlarını koruyan yasal bir kurumdur. İşçiler tarafından kurulup güçlendirilir. Bizim sendikamız aidat sendikacılığı yapmaz. Sizin yaşam koşullarınız geliştiğinde, maaşlarınız yükseldiğinde sendikamız bunları korumak için aidat almaya başlayacaktır. Bu aidat da yine sizin için, sizin denetiminizde kullanılacaktır. Çünkü toplu sözleşme imzalandığında sendikamız Trexta TR için şube oluşturacak ve kendi aranızdan seçeceğiniz başkan, yönetim kurulu ve temsilcilerle kendi aranızda dayanışmayı güçlendirmek için, zor durumda olana yardımcı olmak için bunlardan faydalanacaksınız. Yani sendikamızda her şey, başından aşağıya işçiler içindir, işçilere her şey şeffaftır.

Artık daha fazla beklemeye, süreci uzatmaya gerek yoktur. Sendikamız karar verdiyse sonuna kdar çalışmasını sürdürecektir. Sendikamızla bağ kurun, sorularınızı sorun ve özgürce karar verin. Geleceğinizi, emekliliğinizi, ailenizi ve çocuklarınızı düşünün. Sizden talebimiz şudur, zarfta bulacağınız sendika önkayıt formunu doldurun, nüfus cüzdanı fotokopisiyle kardeş sendikamız Petrol-İş'in Kapaklı OSB'deki Dayanışma Derneği Lokaline iletin.
İsterseniz arkadaşlarınızı da getirirseniz, açıkça sendikalı kimliğinizi dile getirirseniz çok daha hızlı şekilde süreci tamamlarız, isterseniz ise sadece kayıt yaptırın, çoğunluğu aldıktan, masaya oturduktan sonra kimliğiniz açıklansın. Seçim sizin.
Bir hikaye vardır, bilirsiniz. Nemrut diye çok zalim, kendisini tanrı ilan eden bir hükümdar varmış ülkenin birinde. İnsanlar onun zulmünden ve kibrinden çok acı çekiyormuş. Bir gün Hz. İbrahim Nemrut'a karşı durmuş, “sen tanrı değilsin insansın” demiş. Nemrut çok sinirlenmiş, öfkeden deliye dönmüş. Emirler vermiş, “çabuk” demiş, “şehrin meydanında bir ateş yakın ve Hz. İbrahim'i ateşe atın” demiş. Hz. İbrahim'e de demiş ki “hadi bakalım, seni kim kurtaracak?” Hz. İbrahim'in ateşe atıldığını gören tüm canlılar ateşe su taşımaya başlamış. Küçük bir karınca da bir damla suyu ağzına almış ateşe götürürken karıncaya sormuşlar “ey karınca, senin getireceğin bir damla su bu ateşi etkilemez ki, neden böyle yapıyorsun?” Karınca da cevap vermiş, “Evet, belki bu bir damla su ateşi söndürmeyecek ancak hiç olmazsa safım belli olsun.”
Siz de safınızı belli edin. Zulme, baskuya, korkuya, kibre, kölece çalışmaya, alınterinizin gaspına artık dur deyin. Sendikamıza kayıt yapın, birlik olun. İşte o zaman güzel günleri emin olun göreceğiz.


DERİ İŞ SENDİKASI







Hamilelik, Doğum İzni İle Emziren Kadın İşçilerin Hakları

Doğum İzni:
  • İş Yasası’nın 74. maddesine göre Kadın işçilerin doğum izni, doğumdan önce sekiz ve doğumdan sonra sekiz hafta olmak üzere toplam onaltı haftadır.
    Çoğul gebelik halinde doğumdan önce çalıştırılmayacak sekiz haftalık süreye iki hafta daha eklenir.
  • İşçinin istemesi ve sağlık durumunun uygun olduğunun hekim raporu ile belgelenmesi durumunda doğumdan önceki üç haftaya kadar işyerinde çalışabilir. Bu durumda, kadın işçinin çalıştığı bu süre doğum sonrası sürelere eklenir.
  • İşçinin çalışmasının sakıncalı olduğunun (Düşük riski gibi) doktor raporu ile belirlenmesi durumunda doğumdan önce ve sonraki toplam onaltı haftalık süre arttırılabilir.
  • Kadın işçinin isteği üzerine kendisine onaltı haftalık sürenin tamamlanmasından ya da çoğul gebelik halinde onsekiz haftalık süreden sonra altı aya kadar ücretsiz izin verilir.
    Hamile, Yeni Doğum Yapmış ve Emziren İşçilerin Çalışma Şartları:
  • Hamile kadın işçiler hamilelikleri süresince istemezlerse, yeni doğum yapmış işçiler doğumu izleyen sekiz haftalık süre boyunca, emziren işçiler doğumu izleyen altı ay boyunca gece çalıştırılamazlar. Hekim raporu ile bu süre uzatılabilir.
  • Hamile, yeni doğum yapmış ve emziren işçiler günde yedi buçuk saatten fazla çalıştırılamaz.
  • Hekim raporu ile gerekli görüldüğü takdirde, hamile kadın işçi sağlığına uygun daha hafif işlerde çalıştırılır. Bu halde işçinin ücretinde bir indirim yapılmaz.
  • İşçinin daha hafif işte çalıştırılması teknik olarak mümkün değilse, işçinin isteğine bağlı olarak ücretsiz izinli sayılması sağlanır.
  • Hamile işçilere hamilelikleri süresince periyodik kontrolleri için ücretli izin verilmelidir.
  • Kadın işçinin sigarasız ve dumansız bir ortamda gerekli aralıklarla oturarak veya rahatça uzanacak şekilde uygun şartlarda çalışması sağlanmalıdır.
  • Hamile, yeni doğum yapmış ve emziren işçilerin mümkün olduğunca oturarak çalışması sağlanmalıdır. Bu sağlanamıyorsa ara dinlenmeleri ihtiyacına göre daha sık düzenlenmelidir.
  • Uzun süreli çalışmalar ve ekip çalışmaları kadın işçinin sık tuvalete gitme ihtiyacına göre düzenlenmelidir.
  • Enfeksiyon riskine karşı işyerinde gerekli hijyen şartları sağlanmalıdır.
  • İş stresinin önüne geçmek için çalışma koşulları, çalışma saatleri, müşterilerle ilişkileri, işini kaybetme korkusu gibi stres faktörlerinden koruyucu önlemler alınmalıdır.
  • Çalışma hızı ve işteki yoğunluk kadın işçinin önerileri doğrultusunda uygun hale getirilmelidir.
  • Hamile işçinin, ani darbelere, sarsıntıya, uzun süreli titreşime maruz kalacağı işlerde çalıştırılmaları yasaktır.
  • Hamile işçinin kişisel koruyucular kullanısa dahi, seksen desilbelden daha az gürültülü yerde çalışması sağlanır. Gürültü seviyesinin düşürülememesi durumunda işçinin yeri değiştirilmelidir.
  • İşyerinde kadın işçinin soğuk, sıcak ve yüksek basınçtan dolayı sağlık riski yaratmayacak koşullarda çalıştırılması gereklidir.
  • Hamile ve yeni doğum yapmış işçinin yalnız çalıştırılmaması esastır. Bu sağlanamadığında, diğer çalışanlarla kolayca iletişim sağlaması için gerekli önlemler alınmalıdır.
  • Kadın işçilere, bir yaşından küçük çocuklarını emzirebilmeleri için günde toplam bir buçuk sat süt izni verilir. Bu sürenin hangi saatler arasında kaça bölünerek kullanılacağını işçi kendisi belirler. Bu süre günlük çalışma süresinden sayılır.
    İşverenin Oda ve Yurt Açma Yükümlülüğü:
  • Yaşına ve medeni durumuna bakılmaksızın yüz ile yüz elli arası kadın işçi çalıştırılan işyerlerinde bir yaşından küçük çocukların bakılması, bırakılması ve emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri için işveren tarafından çalışma yerinden ayrı ve işyerine en çok iki yüz elli metre uzaklıkta bir emzirme odası kurulması zorunludur.
  • Yaşına ve medeni durumuna bakılmaksızın yüz elliden çok kadın işçi çalıştırılan işyerlerinde sıfır altı yaşıdaki çocukların bakılması, bırakılması ve emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri için işveren tarafından çalışma yerinden ayrı ve işyerine yakın bir yurt ve anaokulu kurulması zorunludur.
  • Yurdun uzaklığı iki yüz elli metreden uzakta ise işveren ücretsiz taşıt sağlamak zorundadır.
  • Oda ve yurt açma yükümlülüğünde işverenin belediye ve mücavir alan sınırları içinde bulunan tüm işyerlerindeki kadın işçilerin sayısı dikkate alınır.
  • İşveren işyerinde yurt açmak yerine başka işverenlerle ortak bir yurt açabilir veya bir yurtla da anlaşabilir.
  • Oda ve yurtlardan, kadın işçilerin çocukları ile erkek işçilerin annesi ölmüş veya velayeti babaya verilmiş olan çocukları faydalanır.
  • Yurtlarda 0-2, 3-4, 5-6 yaşındaki çocuklar birbirinden ayrı tutulmalıdır.
  • Oda ve yurtlarda yüksek öğrenim görmüş bir yönetici, öğretmenlik formasyonuna sahip öğretmenler, sağlık personeli, her on çocuk için bir kadın çocuk bakıcısı bulunmalıdır.
  • Çocuklar gün aşırı bri hekim tarafından sağlık kontrolünden geçirilmelidir.
  • Çocuklara düzenli olarak koruyucu serumlar ve aşılar yapılmalıdır.
  • Çocukların beslenmesi hekim kontrolünde olmalı, her çocuğa iki yüz ellişer gram süt veya yoğurt verilmelidir.
  • Oda ve yurtların bine, kuruluş, döşeme, araç, gereç, taşıt, beslenme gibi giderlerinin tamamı işveren tarafından karşılanacaktır.

İŞ KANUNUNA GÖRE KADIN İŞÇİLERİN  HAKLARI

Eşit Davranma İlkesi



İş ilişkisinde dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayırım yapılamaz. İşveren, esaslı sebepler olmadıkça tam süreli çalışan işçi karşısında kısmî süreli çalışan işçiye, belirsiz süreli çalışan işçi karşısında belirli süreli çalışan işçiye farklı işlem yapamaz. İşveren, biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça, bir işçiye, iş sözleşmesinin yapılmasında, şartlarının oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona ermesinde, cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapamaz. Aynı veya eşit değerde bir iş için cinsiyet nedeniyle daha düşük ücret kararlaştırılamaz. İşçinin cinsiyeti nedeniyle özel koruyucu hükümlerin uygulanması, daha düşük bir ücretin uygulanmasını haklı kılmaz. İş ilişkisinde veya sona ermesinde yukarıdaki fıkra hükümlerine aykırı davranıldığında işçi, dört aya kadar ücreti tutarındaki uygun bir tazminattan başka yoksun bırakıldığı haklarını da talep edebilir. 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 31 inci maddesi hükümleri saklıdır. 20 nci madde hükümleri saklı kalmak üzere işverenin yukarıdaki fıkra hükümlerine aykırı davrandığını işçi ispat etmekle yükümlüdür. Ancak, işçi bir ihlalin varlığı ihtimalini güçlü bir biçimde gösteren bir durumu ortaya koyduğunda, işveren böyle bir ihlalin mevcut olmadığını ispat etmekle yükümlü olur.


Analık Halinde Çalışma ve Süt İzni



Kadın işçilerin doğumdan önce sekiz ve doğumdan sonra sekiz hafta olmak üzere toplam onaltı haftalık süre için çalıştırılmamaları esastır. Çoğul gebelik halinde doğumdan önce çalıştırılmayacak sekiz haftalık süreye iki hafta süre eklenir. Ancak, sağlık durumu uygun olduğu takdirde, doktorun onayı ile kadın işçi isterse doğumdan önceki üç haftaya kadar işyerinde çalışabilir. Bu durumda, kadın işçinin çalıştığı süreler doğum sonrası sürelere eklenir. Yukarıda öngörülen süreler işçinin sağlık durumuna ve işin özelliğine göre doğumdan önce ve sonra gerekirse artırılabilir. Bu süreler hekim raporu ile belirtilir. Hamilelik süresince kadın işçiye periyodik kontroller için ücretli izin verilir. Hekim raporu ile gerekli görüldüğü takdirde, hamile kadın işçi sağlığına uygun daha hafif işlerde çalıştırılır. Bu halde işçinin ücretinde bir indirim yapılmaz. İsteği halinde kadın işçiye, onaltı haftalık sürenin tamamlanmasından veya çoğul gebelik halinde onsekiz haftalık süreden sonra altı aya kadar ücretsiz izin verilir. Bu süre, yıllık ücretli izin hakkının hesabında dikkate alınmaz. Kadın işçilere bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri için günde toplam birbuçuk saat süt izni verilir. Bu sürenin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağını işçi kendisi belirler. Bu süre günlük çalışma süresinden sayılır.

İŞ KAZASI DURUMUNDA HAKLARIMIZ VE YAPILMASI GEREKENLER

İş Kazası Nedir?
İş kazası işçinin, işyeri alanı içerisinde, işyeri dışında veya işverenin işyeri dışındaki bir işinde meydana gelen ve işçiye zarar veren olaydır.

Bir olayın iş kazası sayılabilmesi için işçinin bedenen zarara uğraması mı gerekir?
Hayır, işçinin iş kazasından bedenen zarar görmesi gerekmez. İş kazasına bağlı ruhsal rahatsızlıklar da iş kazası kapsamına girer.

İşçinin kendi işi dışında bir işten dolayı işyeri dışındayken başına bir kaza gelirse iş kazasından sayılır mı?
Evet. Eğer patron işçiyi herhangi bir iş için işyeri dışına göndermiş ve kaza o işin yapılması sırasında meydana gelmişse bu olay iş kazası olarak değerlendirilebilir.

İş kazası sadece çalışırken meydana gelen kazaları mı kapsar?
Hayır. İşçiler patronun tuttuğu bir araç ile işlerine gider gelirken veya bir işyerinden patronun emri doğrultusunda işyeri dışındaki başka bir işe giderken yolda başlarına gelen herhangi bir kaza da iş kazası olarak değerlendirilir.

Bir iş kazası olduğunda işçi bundan hemen zarar görmeyip sonradan rahatsızlık ortaya çıkarsa ne yapılabilir?
Bir olayın iş kazası olarak sayılması için işçinin olay anında hemen bir zarara uğraması şart değildir. Kaza anında bir belirti görülmeyebilir. Ancak sonradan ortaya çıkan bedeni ve ruhi rahatsızlıkların kazaya bağlı olduğu doktor raporu ile tespit edilirse, üzerinden yıllar geçse bile, bu kaza da iş kazası olarak değerlendirilir.

İş kazasına uğrayan işçinin sigortalı olup olmaması önemli midir?
Hayır. İş kazası geçiren işçi sigortasız bile olsa bağlı bulundukları SSK’ya yapılan bir başvuru ile sigortalı işçilerin yararlandıkları bütün haklardan faydalanabilirler.

İş kazası olduğunda ilk ne yapılır?
İş kazası olduğunda işveren hemen bölgedeki zabıtaya (savcılık, jandarma veya karakol) bilgi vermek zorundadır. Eğer patron bu görevini yapmıyorsa işçiler de bu bildirimi yapabilir.

Daha sonra ne yapılır?
Zabıtadan sonra kaza hemen, bir dilekçe ile, SSK Bölge Müdürlüğü’ne bildirilir.

Olayın iş kazası olup olmadığına kim karar verir?
SSK Bölge Müdürlüğü’ne başvurulduktan sonra SSK hemen olay yerine müfettişlerini göndermek zorundadır. Müfettişlerin tuttuğu rapora göre olayın iş kazası olup olmadığına karar verilir.

Eğer olay iş kazası ise ne olur?
Olay iş kazası ise, işçinin tedavisi yapılır. Tedavisi süresince geçici iş göremezlik ödeneği ödenir. Maluliyet durumu varsa tespit edilir. Ve maluliyet durumunun %10’un üzerine çıkması ile maluliyet aylığı bağlanır.

İş kazası nedeniyle başka nerelere başvurulmalıdır?
SSK Müdürlüğü’nün yanı sıra Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne de başvurmak gerekir. Bölge Çalışma Müdürlüğü kendi müfettişlerini göndererek iş kazasını ve tarafların kusur oranlarını tespit eder.

Müfettişlerin incelemesi esnasında işçiler nelere dikkat etmelidir?
Müfettişlerin kaza yeri incelemelerinde kazaya uğrayan işçi eğer orada olabilecek durumda ise mutlaka bulunmalıdır. Eğer kazazede işçi bulunamıyorsa olayı gören işçi arkadaşları mutlaka müfettişlere bilgi vermelidirler. Ayrıca müfettiş raporlarına kazayı gören işçiler tanık olarak isimlerini yazdırmalıdır.

İşçiler başka nelere dikkat etmelidirler?
Patronlar genellikle iş kazası sonrasında, kazaya uğrayan işçi sigortasızsa, kazayı gizlemek için, kazazede işçiyi SSK’ya ait olmayan bir hastaneye götürmektedir. Çoğunlukla da özel hastane ve devlet hastanesi tercih edilmektedir.

Bunun ne sakıncası var, özel hastane daha iyi değil mi?
Hayır. Eğer kaza ciddiyse ve uzun süreli tedavi gerekiyorsa ilk olarak özel hastaneye getirilmiş bir kazazede işçinin tedavi masraflarını SSK derhal ve tamamen ödemeyebiliyor. Patronun da ortada bırakması durumunda hastane, tedavi masraflarını işçinin ödemesini talep ediyor. Bu açıdan en doğrusu kaza sonrasında derhal en yakın SSK Hastanesine başvurulmalıdır.

Kaza sonrası, kazazede işçinin dinlenme süresi ne kadardır?
Kaza sonrasında işçinin ne kadar istirahat edeceğine SSK Hastaneleri karar verir. SSK tarafından verilen istirahat süresince işçinin işten atılması mümkün değildir. İstirahat süresinin işçinin ihbar süresini 6 hafta geçmesi durumunda ise işveren işçiyi ancak tazminatlarını vererek işten çıkartabilir.

İş kazası sonrasında işçi işverene karşı ne yapabilir?
İşçinin iş mahkemelerine başvurarak maddi ve manevi tazminat davası açması en uygun yoldur.

KADIN İŞÇİLERİN HAMİLELİK VE DOĞUM İZNİ İLE DOĞUM YAPAN KADIN İŞÇİLERİN HAKLARI

Hamile kalan kadın işçi ne zaman çalışmayı bırakmak durumundadır?
İş Yasası’na göre kadın işçi doğumdan önceki 8 hafta ve doğumdan sonraki 8 haftada izinli sayılır. Bu sürede ücretini almaya devam eder.

İkiz veya daha fazla bebeğe hamilelik hali olursa bu süreler değişir mi?
Evet değişir. Bu durumda doğumdan önce izinli olduğu 8 hafta 10 haftaya çıkarılır.

Kadın işçi doğumdan önce kendisini iyi hissederse ve izninin büyük kısmını doğumdan sonra kullanmak isterse, böyle bir hakkı var mıdır?
Evet vardır. Eğer hamileliğin çalışmasına engel olmayacağı doktor raporu ile belgelenirse doğumdan önceki 8 haftalık izin 3 haftaya kadar inebilir. Bu durumda kalan 5 haftalık hakkını doğum sonrasında kullanabilir.

Bu izin sürelerini etkileyen başka ne gibi olaylar olabilir?
Eğer hamile işçinin gebeliği normal gitmiyorsa, düşük yapma tehlikesi varsa ve bu durum hekim raporu ile belgeleniyorsa izin süreleri arttırılabilir.

Başka ne olabilir?
Eğer kadın işçi doğum sonrasında bebeği ile daha fazla ilgilenmesi gerektiğine karar verirse doğum izni bittikten sonra 6 ay daha izin kullanabilir. Ancak bu 6 ay süresince ücret alamaz.

Hamile veya doğum yapmış kadın işçilerin çalışma koşullarında ne tür değişiklikler oluyor?
Hamile kadın işçiler hamilelikleri boyunca, doğumdan sonra da 6 ay boyunca gece çalıştırılamazlar. Hekim raporu ile bu süre uzatılabilir.

Çalışma süreleri değişir mi?
Evet, değişir. Hamile veya yeni doğum yapmış, çocuk emziren kadın işçiler günde 7.5 saatten fazla çalıştırılamazlar.

Eğer ağır veya yorucu bir işte çalışıyorsa...
Hekim raporu ile belgelenirse hamile kadın işçi sağlık durumuna daha uygun bir işe geçirilir. Bundan dolayı ücretinde bir indirim yapılamaz. Ayrıca çalışma ortamının sigara içilmeyen veya oturarak çalışılan bir yer olmasına özen gösterilir.

Eğer işin niteliği daha hafif bir işe kaydırılmasına uygun değilse...
Bu durumda hamile kadın işçi ücretsiz izine çıkabilir.

Hamile kadın işçinin sık sık doktora gitmesi gerekiyor...
Hamilelik süresince kadın işçinin düzenli hekim kontrollerini yapması gerekir. Bu kontrollerin yapılması için gün içinde izin alabilir. İzinli olduğu gün veya saatler için ücret kesintisi yapılamaz.

Hamile kadın işçiye çalışma süresince sağlanan başka kolaylık var mı?
Şunları sayabiliriz: Çalışma süresince hamile kadın işçinin sık sık tuvalete gitme ihtiyacı dikkate alınarak kendisine kolaylık gösterilir. Enfeksiyon riskine karşı işyerinde gerekli hijyen şartları sağlanmalıdır. Çalışma hızı ve yoğunluk hamile kadın işçinin koşullarına göre yeniden düzenlenebilmelidir. Hamile işçinin ani darbelere, sarsıntıya, uzun süreli titreşime maruz kalacağı işlerde çalıştırılması yasaktır. Hamile işçi kişisel koruyucu kullansa bile 80 desibelden daha az gürültülü ortamlarda çalışması sağlanmalı ve bu mümkün değilse işi değiştirilmelidir. İşyerinde hamile kadın işçinin soğuk, sıcak ve yüksek basınçtan dolayı sağlık riski yaratmayacak koşullarda çalıştırılması gerekir. Hamile veya yeni doğum yapmış kadın işçinin yalnız çalıştırılmaması esastır. Bu mümkün değilse diğer işçilerle kolaylıkla iletişim kurabileceği bir yerde çalışması sağlanır. Doğum sonrasında kadın işçi bebeğini emzirebilmek için günde 1,5 saat süt izni kullanır. Bu saati hangi saatler arasında ve kaça bölerek kullanacağına işçi kendisi karar verir. Bu süre için ücret indirimi uygulanamaz.

Bu konu hakkında İş Yasası’nın patrona yüklediği sorumluluklar neler?
Yaşına ve medeni durumuna bakılmaksızın 100-150 arası kadın işçisi olan işyerlerinde işyeri dışında ve işyerine en fazla 250 metre uzaklıkta 1 yaşından küçük çocukların bakılması ve bebek emziren kadınların kullanabilmesi için bir emzirme odası kurulmalıdır. Bu yükümlülüklerin mali giderlerinin hepsi patron tarafından karşılanmalıdır.

Daha büyük çocuğu olan işçiler için bir yükümlülük var mı?
Var. Yine yaşına ve medeni durumuna bakılmaksızın 150’den fazla kadın işçisi olan işyerlerinde 0-6 yaş arası çocukların bakımı veya emzirilmesi için işyerinden ayrı ama makul bir uzaklıkta bir yurt veya anaokulu patron tarafından kurulmalıdır. İşveren başka patronlarla ortaklaşarak bir yurt açabilir veya harici bir yurtla anlaşarak da bu hizmeti görebilir.

İşveren yakın bir yerde bir yurt yeri bulamamışsa...
Uzaklık 250 metreden fazlaysa bu durumda patron ücretsiz taşıt sağlamak zorundadır.

Kadın işçi sayısı belirlenirken aynı patronun sadece o işyerindeki işçi sayısı mı esas alınır yoksa başka işyerleri de dikkate alınır mi?
İşverenin aynı belediye veya mücavir alan içindeki bütün işyerlerinde çalışan kadın işçilerinin toplam sayısı hesaplanır.

Emzirme Odası veya Yurtlardan kimler yararlanabilir?
Kadın işçilerin çocukları ile erkek işçilerin annesi ölmüş çocukları veya boşanma halinde velayeti babaya verilmiş çocukları faydalanır.

Emzirme Odası veya Yurtlarda nelere dikkat edilmelidir?
Yurtlarda 0-2 yaş, 3-4 yaş, 5-6 yaş grubu birbirinden ayrı olarak tutulmalı ve hepsiyle ayrı ayrı ilgilenilmelidir. Buralarda yüksek öğrenim görmüş bir yönetici, öğretmenler, sağlık personeli, her 10 çocuk için bir kadın çocuk bakıcısı bulunmalıdır. Çocuklar gün aşırı bir hekim tarafından kontrolden geçirilmelidir. Çocuklara düzenli olarak koruyucu aşı yapılmalıdır. Çocukların beslenmesi hekim kontrolünde olmalı ve günlük en az 250 gram süt veya yoğurt düzenli olarak verilmelidir.

İŞTEN ÇIKARTILMA DURUMUNDA YAPILMASI GEREKENLER VE HAKLARIMIZ

İş nedir?
İş, insanlara faydalı olacak mal veya hizmetlerin üretilmesidir. İçinde yaşadığımız kapitalist düzende insanlığa faydalı olacak her şey patronların para kazanması için yapılır hale gelmiştir. Sermaye zenginlerde olduğu için işi kuran da sermaye sahibi olmuş işi yapan işçi ise patronun yanında bir köle haline gelmiş. Bu insanlık düşmanı kapitalist düzen değişmediği sürece de bu kölelik ilişkisinin değişmesi imkansız.

İşçi neden çalışmaya gerek duyar?
Aslında mesele sadece işçinin yaşamak için çalışması gerekir meselesi değildir. Patron daha çok zengin olmak için işçi çalıştırmak zorundadır. Emek sömürüsü yapacak ki, kar ortaya çıksın. Kendisi ya da çoluğu çocuğu çalışacak değil ya...! Sabancı’nın babası 50 sene önce küçük bir çırçır fabrikasıyla başladığı patronluk hayatından buraya nasıl geldi. Kendileri mi çalıştı da bugün Sabancı Holding oldular. Demek ki, işçinin emeği olmazsa sermayenin büyümesi imkansız.

Nasıl yani, işçi patrona muhtaç değil mi, patron olmazsa işçiye kim iş verir?
İşçi patrona muhtaç değildir. İşçinin sadece çalışmaya ihtiyacı vardır. Esasında patron işçiye muhtaçtır. Çünkü sermaye denilen şey emek sömürüsüyle biriken paradır. Ama işçi çalışmak için illa ki bir patrona kendini sömürtmek zorunda değildir. Örneğin kamu bütçesiyle kurulan bir şeker fabrikasında işçiler çalışarak hayatlarını kazanabilmektedir.

Ne yapacaklar öyleyse?
Öncelikle kendilerinin işçi, onların patron olduğunu bilecekler. Patron işyerini para kazanmak için kurmuştur. Para kazanmak için işçiyi düşük ücretle ve kötü koşullarda çalıştırmak zorundadır. Dolayısıyla işçi ile patron arasında uzlaşmaz bir çelişki vardır. Patronlar ancak işçilerin gücünü gördüklerinde işçinin haklarını verirler. Avrupa’da bugün işçiler biraz rahatsa zamanında verdikleri mücadeleden dolayıdır. Bu nedenle işçiler aynı yolun yolcusu olduklarını bilmeliler ve ortak hareket etmelidirler.




Yani patron ona kapıyı gösterince ne yapacaklar?
Bir keresinde o işyerini ayakta tutan sermayenin kendisinin ve arkadaşlarının ortak emeğinin ürünü olduğunu bilecekler. Dolayısıyla işyeri patronun çiftlik gibi yöneteceği bir yer değildir. Bu nedenle öncelikle işyerindeki ve çevredeki işçi arkadaşlarıyla bir olup, patronun karşısına dikilmelidirler. "Biz senin kölen değiliz, bizimle istediğin gibi oynayamazsın" demeliyiz.

Peki ya işçilerin böyle bir birlikteliği ve örgütlülüğü yoksa?
Öncelikli mutlaka böyle bir birliktelik için uğraşılmalı. Örgütlü olmaktan daha garanti bir çözüm yok. Ama yine de bu birliktelik henüz kurulmamışsa o zaman yasal haklarımıza bakmamız lazım.

Yasalarda işçileri koruyan bir şeyler var mı?
Yasalar esas olarak patronların çıkarlarını korumak için vardır. Ancak eğer işçilerin bir gücü varsa yasa yapılırken işçiler de örgütlü güçleriyle, sendikalarıyla, eylemleriyle hükümete baskı yaparak kendi lehlerine bazı yasa maddelerini kabul ettirebilirler.

Şu anki yasada bizi koruyan neler var?
Öncelikle yasa patrona işçiyi işten çıkartma hakkını veriyor. Çünkü yasada işyerini patronun evi gibi görüyor. İşçiyi patronun yanında çalışan, ona muhtaç kişi olarak tanımlıyor. Ama işçi mücadeleleri sonucunda patronların işçileri işten çıkartmaları bazı koşullara bağlı hale getirilmiş. Yani patronun keyfi davranması biraz önlenmiş.

İhbar tazminatıyla mı?
Evet. Öncelikle patron işçiyi çıkartacağı zaman önceden haber vermesi gerekiyor. “Ben seni şu gerekçeyle çıkartıyorum, haberin olsun kendine iş aramaya başla” demesi lazım. Buna ihbar süresi deniyor. Eğer patron bunu yapmamışsa işçiye ceza ödüyor. Buna da ihbar tazminatı deniyor. Örneğin yasaya göre 1,5 yıl ile 3 yıl arasında bir süredir işyerinde çalışan bir işçiyi patron eğer işten çıkartacaksa patron işçiye 6 hafta önce bunu bildirmek zorunda. Eğer bildirmeden çıkarırsa 6 haftalık ücret tutarında ceza öder.

Başka ne tür haklarımız var?
İşçinin çalışma süresi 1 yılı geçmişse kıdem tazminatı hakkı vardır. Çalıştığı yıl başına aylık brüt ücreti ve sosyal haklarının toplamı kadar tazminat alır. Yıllık izin kullanmamışsa veya ödenmeyen fazla mesai ücreti vb. varsa onları alır.

Patron vermezse...?
Bu durumda işçi İş Mahkemesine dava açar. Kıdem tazminatı hakkı için 10 yıl, diğer alacaklarda 5 yıl boyunca dava açma hakkı vardır.

Her türlü işten çıkartmada bu haklar var mıdır?
Hayır. Eğer patron işçiyi yasada belirtilen (haklı sebeplere dayanan gerekçelerle yani işçinin açık kusurundan kaynaklanan nedenlerle) işten çıkartıyorsa kıdem tazminatı alamaz. Örneğin işçi hırsızlık yapmışsa veya bir başka işçi arkadaşına haksız olarak zarar vermişse vb. Bunlar yasada açık açık yazılıdır.

Peki işten atılan işçi, "Yapılan haksızlıktır ben tazminatımı falan almak istemiyorum, çalışmak istiyorum." diyebilir mi?
Evet diyebilir. Ancak bunun için o işyerinde 30’dan fazla işçi çalışıyor olması ve o işçinin en az 6 aydır orada çalışıyor olması lazım. Bir de işinin süresiz olması lazım. Yani 3 aylığına, 5 aylığına bir iş için alınmamış olması lazım. Bu koşulları yoksa, örneği işyerinde 25 kişi çalışıyorsa bu hakkı yoktur.

Koşulları uyuyorsa ne yapacak?
Koşulları uyuyorsa hemen mahkemeye başvuracak. "Ben haksız yere işten atıldım işime geri dönmek istiyorum" diyecek. Bunu işten çıkartıldığının kendisine bildirilmesinden itibaren 1 ay içinde yapmak zorunda.

Diyelim ki, mahkeme işçiyi haklı buldu...
Bu durumda patron işçinin işten çıkartıldıktan sonraki süreçte çalışamadığı süreler için 4 aylık ücretini ödemek zorundadır. Ayrıca işçinin mahkeme kararından sonra 10 gün içinde (İşe geri dönmek istiyorum) diye patrona başvurması lazım. 10 günü geçirirse hakkını kaybeder. İşveren de işçinin başvurusundan sonra 1 ay içinde de işçiyi yeniden işe başlatmak durumundadır

Patron mahkeme kararına uymazsa ne olur?
Eğer patron mahkeme kararına uymayıp işçiyi işe almazsa mahkemenin belirleyeceği miktarda bir para cezasını ayrıca işçiye ödemek zorundadır. Bu ceza en az 4 aylık en çok 8 aylık ücret tutarındadır.



Trexta TR’de Bir Hayalet Dolaşıyor

Yıllardır işçilerin temel haklarına saygı göstermeden üretim yapan Çerkezköy’de kurulu bulunan Trexta TR işçileri Deri-İş Sendikasında örgütlenmekte kararlılar. Ağustos ayından bu yana sendikamızın örgütlenme faaliyetinde bulunduğu Trexta’da işveren işçilerin anayasal hakkı olan sendikalı olma özgürlüğüne saygı göstermemekte, kölelik şartlarındaki çalışma düzenini sürdürmek istemektedir. Ağustos ayından bu yana sendika üyesi olan 20’yi aşkın işçiyi işten çıkartan ve baskı ve tehdit ile işçilerin sendikalı olmaması için çaba gösteren Trexta yönetimine bu haksız ve yasadışı tutumuna son vermesi için Deri-İş Sendikası 15.12.2011 Perşembe günü düzenlediği basın toplantısıyla uyardı.
15.12.2011 Perşembe günü saat 12’de Kapaklı’daki Petrol-İş Lokalinde düzenlenen basın toplantısına yerel ve ulusal basının yanı sıra çeşitli kitle örgütü temsilcileri de destek vermek amacıyla katıldılar. Sendikal sebeplerle işten çıkarılan işçilerin de katıldığı toplantıda sözü ilk olarak alan Deri-İş Örgütlenme Uzmanı Eren Korkmaz süreç hakkında bilgi verdi.
Sözüne sendikayı kısaca tanıtarak başlayan Korkmaz Deri-İş Sendikasının mücadeleci geleneğine değindi, tarihindeki önemli grev ve mücadeleleri örnekledi ve bugün İzmir’de Savranoğlu’nda, Tuzla’da Kampana’da ve Düzce’de DESA’da verilen ısrarlı ve kararlı direnişleri ve örgütlü bulunan fabrikalardaki çalışma şartlarını anlattı. Deri-İş Sendikasının sınıf perspektifiyle hareket ettiğini, aidat sendikacılığı yapmadığı, her üyesinin hakkını koruduğunu ve bir mücadeleye başladığında sonuna kadar, bir sonuca ulaşana kadar ısrarla mücadeleyi sürdüreceğini vurguladı.
Trexta hakkında da bilgi veren Korkmaz, Trexta’nın Nokia, Blackberry, Iphone, Canon gibi büyük uluslar arası firmalar için üretim yaptığını, Türkiye’nin en büyük 1000 ihracatçısı arasında olduğunu, Hadımköy’ün yanı sıra Çin ve Hindistan’da da fabrikalarını olduğunu ancak bu başarıyı ve zenginliği üreten işçilerin hak ve özgürlüklerine saygı göstermediğini açıkladı. Çerkezköy’deki fabrikada 600’den fazla işçinin çalıştığını, işçilerin % 75’inin kadın işçilerden oluştuğunu, işçilerin % 75’inin asgari ücret, % 90’ının 1200 TL’den az maaş aldığını, zamların keyfi, ayrımcı ve belirli bir kritere uygun verilmediğini, maaşların düzenli ve tam ödenmediğini, uzun çalışma saatlerinin olduğunu ve mesailerin ödenmediğini, kıdem tazminatlarının ödenmediğini, iş sağlığı koşullarına uygun önlemlerin alınmadığını, fabrikada kreşin olmadığını anlattı. Bu vb sorunlarla işçilerin daha iyi koşullarda çalışması için anayasal hakkını kullanmak istediklerini ekledi.
Sendikanın üyelik faaliyetine başlamasıyla beraber fabrikada kısmi iyileştirmelerin olduğunu, zorunlu ve kimi zaman 30 saati bulan mesailerin kaldırıldığını, maaşların geçen ay zamanında ve tam yatırıldığını, mesailerin ödeneceğinin ilan edildiğini, fabrika içinde temizlik ve onarım çalışmalarının olduğunu ancak bunların yeterli olmadığını, kalıcı kazanımlar için sendikada işçilerin birleşmesi gerektiğini anlattı.
Önümüzdeki dönemde sendikanın belirlediği yol haritasını da açıklayan Korkmaz üç sacayak üzerinden çalışmalarını yoğunlaştıracaklarını belirtti. Uluslar arası temelde girişimleri sonucu Nokia’nın fabrikada denetim yaptığını belirten Korkmaz bundan sonra da Nokia’yı bilgilendirmeye devam edeceklerini, ayrıca Çin ve Hindistan’daki sendikalarla işbirliği içinde olduklarını, müşterilerle ve tüketicilerle ilgili olarak Finlandiya, Kanada, ABD, Japonya, İngiltere başta olmak üzere müşterilerle irtibata geçeceklerini, bunun için uluslar arası sendika federasyonlarının işbirliği kararı aldığını ve DESA ve UPS direnişlerinde olduğu gibi müşterilerle doğrudan başvurmanın yanı sıra uluslar arası eylem günlerinin örgütleneceğini ekledi. Trexta yalnızca anayasal haklara ve ülkenin yasalarına değil uluslar arası müşterileriyle imzaladığı davranış kurallarına da uymamaktadır.
Deri-İş Sendikası ulusal düzeyde Türk-İş’e bağlı sendikalar başta olmak üzere sendikalarla ve kadın ve tüketici kurumlarıyla ve emekten yana tüm güçlerle birlikte çalışma yapma kararı aldıklarını ve ülke kamuoyunda bu konuyu gündemleştireceklerini belirtti.
Sendikanın ayrıca yerelde de planlarını olduğunu belirten Korkmaz, işçilerin yaşadığı Çerkezköy, Kapaklı, Saray, Yoncalı gibi yerlerde toplantı, eylem, çadır direnişi de dahil olmak üzere çeşitli eylemlerle halkı bilgilendireceklerini ve yerel parti ve derneklerle ortak hareket edeceklerini açıkladı.
Deri-İş Sendikasının ve üyelerinin taleplerinin haklı ve makul olduğunu belirten Korkmaz iki taleplerinin olduğunu, haksız yere sendikalı olduğu işten atılanların işe geri alınmasını ve işyerinde sendikalı işçiler üzerinde baskıların son bulması gerektiğini açıkladı. İşçilerin sendikalı olmaya kendi istekleriyle karar vermelerini ve çağdaş çalışma şartlarının oluşması gerektiğini belirtti.
Korkmaz’dan sonra sendikal çalışmalarla işten çıkarılanlardan Gülcan Bilim ve Esma Tuna söz alarak çalışma şartlarını, işten çıkarışlarını ve sendikal çalışmada kararlılıklarını belirtti. Bilim ve Tuna performans düşüklüğü nedeniyle işten çıkarıldıklarını, bunun doğru olmadığını, kendilerinin gayet iyi, istekle çalıştıklarını, kendilerinden istenenden daha fazla üretim verdiklerini, daha önce ihtar ve uyarı almadıklarını ama sendikal çalışma yürüttükleri için işten çıkarıldıklarını anlattı. Fabrikada işçilerin geçmesinin yasaklandığı kırmızı çizgilerden kışın dinlenme alanı olmadığı için soğukta üşüyerek beklemek zorunda kalmalarına birçok konuda somut örnekler veren Bilim ve Tuna işe geri dönmek ve sendikalı çalışmak istediklerini açıkladı.
Son olarak söz alan Deri-İş Genel Eğitim ve Teşkilatlandırma Sekreteri Hasan Uluşan işçilerin anayasal haklarına işverenlerin saygı göstermemesine birçok yerde rast geldiklerini, sendikanın uzj bir mücadele deneyimi olduğunu, sendikanın kavga ve gürültüden değil anlaşmaktan yana olduğunu ama kendisine saldırı ve engel olduğu takdirde çok çeşitli biçimlerle hem hukuksal olarak hem de yerel-ulusal ve uluslar arası kamuoyuna bilgi vererek sonuna kadar mücadele edeceklerini açıkladı. Uluşan sendikanın kapalı basın toplantıları yerine açık havada eylemler yaptığını ama yeni girilen bu bölgede öncelikle yerel basını ve kamuoyunu bilgilendirmek için bu toplantıyı düzenlediklerini, bunun işveren son uyarı olduğunu, bundan sonra fabrika önünde ve yerellerde eylemler yapılacağını, sendikalı işçilerin işten çıkarılması durumunda ise fabrika önünde çadır kurularak direnişe başlanacağını açıkladı. Uluşan sokağa çıkmak yerine anlaşarak bu sorunu çözmek istediklerini, Trexta yönetiminin bu iyi niyetli tutumumuzu iyi anlaması gerektiğini ve adım atması gerektiğini, sendikanın görüşme taleplerini reddederek bir sonuca ulaşılamayacağını, tek bir üye de olsa sendikanın vazgeçmeyeceğini belirtti.
Basın toplantısı soru-cevap bölümünün ardından sona erdi. Ardından televizyon kanalı ve gazeteler için çekim yapmak için fabrika önüne gidildi.

Patronun 'Kırmızı çizgi'si

Çerkezköy’de kurulu olan Trexta fabrikasında çalışan işçilerin yaşadıkları örgütlenmekte ne kadar haklı olduklarını gösteriyor. İşçilerin 2008’den bu yana fazla mesaileri ödenmiyor, fazla mesaiye kalmak istemeyen işçilerin üzerine kapılar kilitleniyor, kimyasallardan bayılan işçiler ayran içirildikten sonra çalıştırılmaya devam ediyor, tuvaletler çoğu zaman kilitli ve 5 dakikadan fazla tuvalette kalmak yasak. Trexta patronunun beyaz ve mavi yakalı işçileri bir araya getirmemek için başvurduğu yöntem ise bir hayli ilginç. Fabrikanın belirli yerlerine kırmızı çizgiler çektiren patron, çizgileri geçene ihtar veriyor, bu çizgiler her ay yenileniyor.
Ağır çalışma koşullarına karşı Deri-İş Sendikasına üye olan ve işten atılan işçiler yaşadıklarını anlatmak için basın toplantısı düzenledi. Kapaklı Beldesindeki Petrol İş Sendikası Temsilciliğinde yapılan toplantıda işçilerin anlattıkları, patronun fabrikada adeta esir kampı kurduğunu gözler önüne seriyor.
ÇİZGİYİ GEÇMEK YASAK
İşçilerin anlatımına göre, fabrikada mavi yakalı işçilerin girmesi yasak alanlar kırmızı çizgiyle işaretlenmiş. Fabrika bahçesindeki yolun ortasına ve fabrika içindeki belirli yerlere kırmızı çizgi çektiren patron, işçilerin yolun neresini kullanacaklarını belirlemiş. Hatta yolda çizgiler kaybolmasın diye her ay çizgiler boyanıyor. Bu çizgileri geçenler uyarı alıyorlar.
KAPILAR KİLİTLENİYOR
Açıklamaya katılan işçilerden Esma Tuna, 1.5 yıldır Trexta’da çalıştığını söyledi. Tuna, mesai ücretleri verilmediği için mesaiye kalmak istemediklerini ama mesaiye kalmayan işçilerin daha zor bölümlere sürgün edildiğini kaydetti. Mesaiye kalmak istemeyen işçilerin üzerine kapıların kilitlendiğini anlatan Tuna, “Bazen de servisler kaldırılmıyordu” dedi.
Başka bir Trexta işçisi Gülcan Bilim ise tuvalet kapılarının kilitli olduğundan tuvaletlere istedikleri zaman gidemediklerini ve tuvaletlerde beş dakikadan fazla kalamadıklarını söyledi.
Çalışma ortamlarının çok soğuk olmasına rağmen yasak sebebiyle hırka bile giyemediklerini belirten Tuna, “Daha iyi koşullarda çalışmak istediğimden dolayı sendikaya üye oldum” dedi.
KADINLARI SİNDİRECEĞİNİ SANMIŞ
Fabrikada bazı işçilerin eşleriyle birlikte çalıştığını belirten Bilim, sendikalaşma başladıktan sonra patronun ilk önce erkek işçileri işten attığını, kadınları daha rahat sindirebileceğini düşündüğünü söyledi. Ancak işler patronun istediği gibi olmadığını kaydeden Bilim, kadınların hemen sendikaya üye olduklarını söyledi. “Ummadık taş baş yarar” diyen Bilim, mücadelede kararlı olduklarını söyledi.
KİMYASALLAR BAYILTIYOR
İşçilerin yüzde 75’inin asgari ücret aldığı fabrikada, sürekli fazla mesai yapılmasına rağmen Kasım 2008 yılından beri hiç mesai parası verilmedi. Ağır ve uzun çalışma koşulları ve kimyasaldan etkilenmelerden dolayı işçiler sık sık fabrikada baygınlık geçiriyor. Bayılan işçiler biraz dinlendirilip ayran içirildikten sonra tekrar makine başına gönderiliyor. Deri İş Eğitim Uzmanı Eren Korkmaz, mücadeleyi Trakya’daki emek güçlerinin gündemine taşıyarak ilerleteceklerini söyledi. Korkmaz, firmanın önemli müşterilerinden Nokia’nın sendikanın girişimleri ile fabrikayı denetlemeye geldiğini ve bazı iyileştirmelerin de olduğunu dile getirdi. (Çerkezköy/EVRENSEL)

SERVİ: ÇİZGİLERİ GEÇMEK YASAK
Deri İş sendikası Ağustos ayından bu yana Trexta’da örgütlenme çalışması yürütüyor. Sendikanın güreşme taleplerini sürekli geri çeviren Trexta patronu, şimdiye kadar 23 işçiyi tazminatsız olarak işten attı. Yüzde yetmişinin kadın olduğu fabrikada 630 işçi çalışıyor. Deri İş Genel Başkanı Musa Servi, Trexta’da çalışma koşullarının ortaçağı aratmadığını kaydetti. Kırmızı çizgilere değinen Servi, “Mavi yakalı işçilerin kırmızı çizgileri geçmeleri kesinlikle yasaklanmış. Eğer geçerlerse uyarı ve ihtar alıyor işçiler. Çizginin diğer tarafında kim var derseniz, yine işçiler ama kalifiye, beyaz yakalı işçiler” dedi.
Güncelleme tarihi: 2011-12-17 17:08

Deri-İş Trexta patronunu son kez uyardı

Özgür Gelecek gazetesi
Pazartesi, 19 Aralık 2011 18:28

Geçtiğimiz günlerde Tekirdağ’ın Çerkezköy ilçesinde bulunan ve Nokia, BlackBerry gibi büyük cep telefon ve fotoğraf makinesi markalarına kılıf üreten Trexta Tr isimli fabrikadan 23 işçinin sendikalı oldukları için işten çıkarıldıklarını gazetemizde aktarmıştık.
630 işçi bulunan ve işçilerin % 75’inden fazlası kadın işçi olan fabrikada insanca çalışma koşulları için Deri-İş Sendikası’nda örgütlenme kararı alan işçilerin işten atılmasının ardından Deri-İş Sendikası yaptığı basın toplantısıyla Trexta patronunu son kez uyardıklarını söyledi.
16 Aralık Cuma günü Çerkezköy’de bulunan Petrol-İş Sendikası’nda düzenlenen basın toplantısına yerel basından da yoğun bir katılım oldu. İlk olarak konuşan Deri-İş Sendikası Eğitim ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Eren Korkmaz, Deri-İş’in sınıf perspektifiyle hareket eden bir sendika olduğunu vurgulayarak, Trexta’da da sonuna kadar işçilerin hakkını savunacaklarını söyledi.
Korkmaz; Trexta’da işçilerin çok uzun saatler boyunca zorunlu mesaiye kalmak zorunda bırakıldığını, buna rağmen mesai ücretlerinin 2 senedir ödenmediğini, işçilerin neredeyse tamamının asgari ücret aldığını, kreşinin bulunmadığını, fabrika işçilerin büyük bir kısmını kadın işçilerin oluşturmasından kaynaklı “ses çıkaramayacakları düşünülerek” insan haklarına aykırı yasaklar konulduğunu aktardı.
Ağustos’tan bu yana fabrikada örgütlenme çalışmalarının sürdüğünü kaydeden Korkmaz, sendikal çalışmada öncü olan 23 işçinin “performans düşüklüğü” gibi asılsız gerekçelerle işten çıkarıldığını ve işten atılmalara karşı uluslararası çalışmalar başlatıldığını anlattı. Nokia ve çeşitli uluslararası sendikalarla görüşmeler başlattıklarını aktaran Korkmaz, bunun sonucunda Nokia’nın fabrikaya genel merkezden denetim uzmanı gönderdiğini söyledi.
Fabrikada bulunan işçiler üzerindeki baskıların sona erdirilmesi ve işten çıkarılan işçilerin geri alınması için 3 ayaklı bir çalışma başlattıklarını belirten Korkmaz; bunları şöyle sıraladı:
1- Uluslararası temelde: Çin, Finlandiya, Japonya, Kanada gibi ülkelerde bulunan fabrikanın müşteri firmaları ile görüşmek ve buralarda örgütlü sendikalarla iletişimde olmak.
2- Ulusal temelde: Sendikalar ve kadın örgütleri başta olmak üzere tüm emekten yana olan kurumlarla çalışma yürütmek.
3- Yerel temelde: Fabrikanın bulunduğu Çerkezköy başta olmak üzere, işçilerin yaşadığı Saray, Kapaklı, Çorlu gibi ilçelerde de eylemler, açıklamalar yaparak bölge halkından destek almak.
Korkmaz son olarak, “Taleplerimiz gerçekleşene kadar mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi.
Korkmaz’ın ardından fabrikadan atılan işçiler söz aldı. İşçilerden Gülcan Bilim; fabrikada yaşadıkları sorunlara değindi. Tuvaletlerin sürekli kilitli olduğunu ve lavaboya gitmek için bile izin almak zorunda kaldıklarını söyleyen Bilim, lavaboda 5 dakikadan daha uzun süre kalındığında ise kendilerinden savunma istendiğini anlattı.
Baskıların yoğun olduğunu ve bu yüzden de fabrikada sendikal çalışmaların başladığını belirten Bilim, patronun “Erkekleri atarsak, kadınlar seslerini çıkaramaz” düşüncesiyle hareket ettiklerini ve bu yüzden de önce erkek işçilerin atıldığını söyledi. “Biz de ‘Ummadık taş, baş yarar’ diyerek sendikaya üye olduk” diyen Bilim, işini severek yapmasına ve çok çalışmasına rağmen “performans düşüklüğü” nedeniyle işten çıkarılmasına çok içerlediğini aktardı.
Diğer işçilerden Esma Tuna “Fabrikaya ne girişimiz ne de çıkışımız belliydi” dedi ve fabrikada “mavi yakalılarla”, “beyaz yakalıların” ayrı muamele gördüğünü, mola yerinde dahi birlikte gezmelerinin yasak olduğuna ve bu yüzden aralarına kırmızı çizgi çizildiğine değindi. Sık sık yenilenen bu çizgiden geçmenin yasak olduğunu anlatan Tuna, tüm bu baskılara karşı sendikalı olmaya karar verdiklerini söyledi.
Son olarak konuşan Der-İş Sendikası Genel Eğitim ve Teşkilatlandırma Sekreteri Hasan Uluşan da fabrika patronunu son kez uyardıklarını ve eğer talepler kabul edilmez ve işten atmalar devam ederse fabrika önünde çadır kuracaklarını söyledi.

Deri-İş’ten ‘işçi çıkarma’lara tepki

Deri İş Sendikası yetkilileri, Çerkezköy’de faaliyet gösteren ve Nokia, Blackberry, Canon ve iPhone gibi uluslararası firmalara aksesuar ve kılıf imalatı yapan Trexta Tr Deri Fabrikası’nda sendikaya üye olan 23 üyenin işten çıkarılmasının ardından basın açıklaması yaptı. Fabrika yetkililerinin işçileri performans düşüklüğünü bahane ederek işten çıkardığını savunan Deri İş Sendikası Teşkilatlanma Sekreteri Hasan Uluşhan “Fabrika yetkililerine ilk uyarıyı buradan yapıyoruz. Bir dahaki uyarımızda fabrika önünde gerekirse çadır kurarak çeşitli eylemler yapacağız” dedi.

Haberin Yayın Tarihi: 15 Aralık 2011 Perşembe, 18:02
16 Punto18 Punto20 Punto24 Punto
Türk-İş'e bağlı Deri-İş Sendikası yetkilileri, Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan ve Nokia, Blackberry, Canon ve iPhone gibi uluslararası firmalara aksesuar ve kılıf imalatı yapan Trexta Tr Deri Fabrikası'nda yaşanan işten çıkarma olaylarına ilişkin açıklama yaptı.
BASIN AÇIKLAMASI GERÇEKLEŞTİRDİ
Önceki gün saat 12.00’de gerçekleştirilen basın toplantısına Deri İş Sendikası Teşkilatlanma Sekreteri Hasan Uluşhan, Örgütlenme Uzmanı Eran Korkmaz, Deri İş Sendikası Trakya Sorumlusu Ali Bayram ile işten çıkartılan işçiler katıldı.
“23 İŞÇİ ÇIKARILDI”
Yüzde 75'i kadın işçiler olmak üzere toplam 630 işçinin çalıştığı Trexta TR'de işçilerin yıllardır uzun saatler ve düşük ücretle çalıştığını ifade eden Deri İş Sendikası Teşkilatlanma Sekreteri Hasan Uluşhan, “Fabrika sahibi sendikal örgütlenmeyi kırabilmek için baskı uyguladı ve son olarak da çoğu kadın olmak üzere 23 işçiyi sendikal örgütlenmeyi kırmak amacıyla işten attı” dedi. Fabrikada işe giriş ve çıkışların çok sık yaşandığını belirten Uluşhan, işverenin sendika ve işçi düşmanı tutum sergilediğini savunarak “Deri-İş Sendikası olarak, örgütlenme süreciyle ilgili yurtdışında da girişimlerde bulunuyor” dedi.
“ÇADIR KURARAK EYLEMLERE DEVAM EDECEĞİZ”
Trexta fabrikasında sendikalı olmanın suç sayıldığını savunan Uluşhan, “Fabrika yetkilileri işçileri işten çıkartıp, kıdem tazminatlarını vermeyip performans düşüklüğünü bahane etti. Deri İş Sendikası olarak haksız yere atılan işçilerimizin tekrar işe alınması, mağduriyetlerinin giderilmesini ve fabrika içersinde sendikal hakların sağlanmasını istiyoruz. Fabrika yetkililerine ilk uyarıyı buradan yapıyoruz. Bir dahaki uyarımızda fabrika önünde gerekirse çadır kurarak çeşitli eylemler yapacağız” dedi.
Çerkezköy Haber / Cem BÜLBÜL

İşçiler haklarını istiyor

Gündem | 17 Aralık 2011 Cumartesi 11:14
 
Trexta TR Firması’nın, sendikalarına üye oldukları için 23 işçiyi işten çıkarması ile ilgili bir basın açıklaması yapan Deri-İş Sendikası Genel Merkezi Teşkilat Sekreteri Hasan Uluşan, Örgütlenme Uzmanı Eren Korkmaz, işçilere hakları verilmediği ve işverenin sendikayla görüşmediği takdirde firma önünde eylem yapacaklarını dile getirdi.
Deri-İş Sendikası Genel Merkezi, Çerkezköy’de bulunan ve uluslararası firmalar için deri kılıf ve aksesuar üreten Trexta TR Firması’nın, sendikalarına üye oldukları için 23 işçiyi işten çıkarması ile ilgili bir basın açıklaması yaptı. Petrol –İş Çerkezköy Temsilciliği’nde gerçekleştirilen toplantıya Genel Merkez’den gelen Deri-İş Sendikası Teşkilat Sekreteri Hasan Uluşan, Örgütlenme Uzmanı Eren Korkmaz ve işten çıkarılan işçilerin bir kısmı katılırken, Uluşan ve Korkmaz yaptıkları açıklamada işverene seslenerek, “İnsanlar sendikaya üye oldukları için işten çıkarılamaz. Sendika anayasal bir haktır. Eğer bir üye daha işten çıkar ya da işçilere hakları verilmezse eylem yapacağız” ifadelerini kullandı. Yapılan açıklamada, yüzde 75′i kadın işçiler olmak üzere toplam 630 işçinin çalıştığı Trexta TR’de işçilerin yıllardır uzun saatler ve düşük ücretle çalıştığı ifade edilirken, işçilerin, çalışma koşullarının düzeltilmesi ve daha iyi ücret için Deri-İş Sendikası’na üye olduğu, işverenin sendikal örgütlenmeyi kırabilmek için baskı uyguladığı ve son olarak da çoğu kadın olmak üzere 23 işçinin sendikal örgütlenmeyi kırmak amacıyla işten atıldığı kaydedildi.
Toplantıda ilk olarak Deri-iş Sendikası Genel Merkezi’nden Örgütlenme Uzmanı Eren Korkmaz söz aldı.
TREXTA İŞÇİLERE ANAYASAL HAKLARINI VERMİYOR
Trexta TR Firmasının işçilere haklarını vermeyen bir firma olduğunu iddia eden ve işçilerin bu sebeple sendikalı olmaya çalıştığını vurgulayan Eren Korkmaz, “Yıllardır haklarını alamayan arkadaşlarımız haklarını almak için sendika çatısı altında birleşiyor ancak bunun sonucunda işten çıkarılıyor” dedi. Trexta TR’nin ihracatta ilk bin firma arasında olduğunu hatırlatan Korkmaz, firmanın buna rağmen işçilere haklarını vermediğini dile getirerek, “İşçilerin yüzde 75’i asgari ücretle çalışıyor ancak buna rağmen maaşları düzenli yatırılmıyor. Mesaileri uzun zamandır ödenmiyor. Kıdem ve ihbar tazminatları ödenmiyor. İşçilerin uygun bir dinlenme alanları yok. Konuşma yasağı, geçilmemesi gereken kırmızı çizgileri gibi garip uygulamalar var” ifadelerini kullanırken, işten çıkarılanların sayısının yirmiyi geçtiğini hatırlattı ve “Anayasal hakları kabul edilmedi ve örgütlenmeye öncülük edenler işten çıkarıldı” diye konuştu.
SENDİKA ÇALIŞMALARI İŞE YARADI
Sendikanın mevcut şartlara rağmen bazı şartların düzeltilmesinde etkili olduğunu dile getiren Korkmaz, sendikanın çabaları sayesinde işçilerin çalışma saatlerinin düştüğünü, maaşların ödenmeye başlandığını ve fabrika içinde çeşitli düzeltmeler yapıldığını kaydetti. Korkmaz, konuyla ilgili çalışmalarını uluslar arası düzeye de taşıdıklarını belirtirken, Trexta’yla çalışan firmalardan bazılarının fabrikayı denetlemeye geldiğini ve bilgi aldığını ifade etti.
BASKI SONA ERSİN VE İŞLERİ GERİ VERİLSİN
Bu durumla ilgili iki taleplerinin olduğuna dikkat çeken Korkmaz, bunlardan birinin işçiler üzerindeki baskının son bulması ve diğerinin de haksız yere işten çıkarılan işçilerin işlerine geri iade edilmesi olduğunu kaydederken, ancak yoğun talebe rağmen işveren sendikayla görüşmeyi reddettiğini söyledi.
ÇALIŞMALAR BİRÇOK PLATFORMDA DEVAM EDECEK
Çalışmalarını üçayak üzerinden sürdüreceklerini söyleyen Eren Korkmaz, “Çalışmalarımız uluslararası temelde, ulusal düzeyde ve yerelde, hem hukuk hem de kamu üzerinde devam edecek. Meşru hak taleplerimizi savunacağız” derken, konuşmasında dayanışma ve mücadele çağrısında da bulundu ve bu mücadelelerinin, firma ile görüşene ve talepleri kabul edilene kadar devam edeceğini söyledi. İşten çıkarılan bazı işçiler de, basın toplantısında firmada yaşanan sıkıntıları dile getirdi.
İŞÇİLERİN YAŞADIKLARI SIKINTILARDAN BAZILARI
Söz konusu firmada 1.5 yıldır çalıştığını söyleyen bir işçi, ilk olarak maaşlarını düzgün alamadıklarını dile getirirken, işe girdikten bir süre sonra mesai ücretlerinin verilmemeye başladığını söyledi. Kendisinden istenilen işin iki katını yapmasına rağmen, performans düşüklüğü sebebiyle işten çıkarıldığını belirten çalışan, “Fabrikada mecburi mesai oluyordu. Kalmayacağımızı söylediğimizde tehdit ediyorlardı. Lavaboya giderken bile izin alıyorduk. 5 dakika kaldığımızda savunma istiyorlardı. Çalışanların çoğu kadın olduğu için kimse bir şey söyleyemiyordu. Çalışma saatleri gerçekten çok fazlaydı. Giriş saatimiz belli ancak çıkış saatimiz belli değildi. Mesai ücreti de almıyorduk. Mesaiye kalmadığımızda ya kapıları kilitliyorlar ya da servisleri kaldırmıyorlardı. Kışın kaloriferlerin çalışmamasına rağmen üzerimize hırka giymek yasaktı. İçeride o kadar kimyasal madde olmasına rağmen havalandırma çalışmıyordu. Firmada hiçbir şekilde insan sağlığına önem verilmiyordu” diye konuştu.
EŞİ DE ÇIKARTILDI
Eşinin de aynı firmada çalıştığını ancak sendika çalışmaları sebebiyle onun da işten çıkarıldığını dile getiren bir çalışan, daha iyi şartlarda çalışmak istedikleri için sendikaya üye olduklarını ancak aralarından bazılarının firma tarafından caydırıldığını ifade ederken, kendilerinin de işine son verildiğini vurguladı.
KOŞULLARIN DÜZELMESİ İÇİN ÖRGÜTLENMEK GEREK
İnsanların sendikalı oldukları için işten çıkarıldığından emin olduklarını ifade eden Hasan Uluşan, işyerlerinde ‘Sendika gelirse işyerini kapatırlar, sendika illegal’ gibi propogandalar yapıldığını savunurken, kendilerinin, ne fabrikaların kapatılmasını ne de işçilerin işten çıkarılmasını istediklerini dile getirdi. Hiçbir işverenin ‘Gelin toplu sözleşme yapalım’ demeyeceğini ya da ‘İyi ki sendikalı oldunuz’ diyeceğini düşünmediğini ifade eden Uluşan, koşulların düzelmesi için örgütlenmek gerektiğine vurgu yaptı.
BİR KİŞİ DAHA ÇIKAR YA DA İŞVEREN UZLAŞMAZSA EYLEM YAPACAĞIZ
Uluşan konuşmasında işverene çağrıda bulunarak, işçilerin anayasal haklarına saygı göstermeleri gerektiğinin altını çizerken, bu konuyu sokağa dökmeden çözmeleri gerektiğini belirtti ve “İki tarafında bu olayı masa başında halletmesi gerekiyor. Aksi takdirde arkadaşlarımızın huzurlu çalışması için eylem yapacağız. Örgütlenme sürecimiz devam edecek. Eğer bir üye daha işten çıkarılırsa eylem yapacağız” şeklinde konuştu.

Trexta'da mücadele sürecek

15.12.11) - Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi'nde kurulu olan Trexta TR Deri’de Ağustos ayından bu yana örgütlenme mücadelesi yürüten Deri-İş Sendikası bugün (15 Aralık) Çerkezköy Kapaklı’da bulunan Petrol-İş Sendikası Lokali'nde basın toplantısı düzenledi.
Basın toplantısına Deri-İş Sendikası yöneticileri ve örgütlenme sürecinde Trexta’dan atılan işçiler katıldı.
Toplantıda ilk sözü alan Deri-İş Sendikası Uzmanı Eren Korkmaz, sürece dair bilgilendirmede bulundu. Trexta’nın Çerkezköy ve Kıraç olmak üzere 2 fabrikasında yaklaşık 800 kişinin çalıştığı bilgisini veren Korkmaz, bu firmanınTürkiye’nin en büyük 1000 ihracatçısı arasında yer aldığını belirtti. Trexta'daki örgütlenme sürecine Ağustos ayında başladıklarını, bugüne kadar 23 işçinin sendikal nedenlerle işten atıldığını ifade eden Kormaz, Trexta’nın kuralsız bir şekilde işçileri sömürdüğünü söyledi. Trexta’da maaşlar düzenli ödenmediğini ve işçilerin büyük çoğunluğunun asgari ücret aldığını söyleyen Deri-İş uzmanı, işçilerin kıdem ve ihbar tazminatlarının da gsap edildiğini sözlerine ekledi.
Çalışanların yüzde 75’inin kadın olduğu fabrikada kreş hakkının da bulunmadığına dikkat çeken Korkmaz, çalışma koşullarının ise son derece sağlıksız olduğunu ve çocuk işçi çalıştırıldığını belirtti.
Örgütlenme sürecinin başlamasıyla birlikte patronun, çalışma koşullarında bazı değişiklikler yapsa da bunun kalıcı hale gelmesinin toplu sözleşmeli düzene geçilmesiyle sağlanacağını vurgulayan Eren Korkmaz, mücadelenin uluslararası ayağını da örmeye başladıklarını söyledi. Trexta’nın ihracat yaptığı Nokia firması ile bağlantıya geçtiklerini ve Nokia temsilcilerini fabrikaya denetime getirtmeyi sağladıklarını söyledi.
Eren Korkmaz, işten atılan işçiler işe alınana, fabrikada sendikal nedenlerle yaşanan baskılar ve örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılana kadar mücadelenin devam edeceğini söyleyerek konuşmasını noktaladı.
İşçiler "kırmızı çizgileri" aştı
Trexta'da işten atılan kadın işçilerden Gülcan Bilim ve Esma Tuna da toplantıda söz alan fabrikadaki kölece çalışma koşullarına ve baskılara dikkat çektiler. İşçiler üzerinde yoğun bir mesai baskısı olduğunu belirten kadın işçiler mesaiye kalmayan işçiler için servis sağlanmadığını ve izin verilmemekle tehdit edildiklerini belirttiler. Kadın işçilerin çok olmasından kaynaklı örgütlenmekte biraz zorlandıklarını ifade eden işçiler, patronun işçilerin sağlığını hiçbir şekilde düşünmediğinin altını çizdiler. Kimyasallardan etkilenen işçileri ayranla tedavi eden, iş kazası geçiren işçileri ortada bırakan bir anlayışla çalıştıklarını söylediler. Aynı zamanda işyerinde esnek çalışmanın uygulandığını da belittiler.
İşçilerin konuşmasında ilgi çekici noktalardan biri ise işçileri bölmenin ve parçalamanın en kaba örneklerinden biri olan “kırmızı çizgi” uygulaması oldu. İşçilerin gezebileceği ve girebileceği yerlerin “kırmızı çizgi”lerle belirtildiğini ancak işçilerin bu kırmızı çizgileri aştığını belirttiler.
Bu yaşadıkları sorunları çözmek için örgütlenmeye karar verdiklerinde ise işten atıldıklarını ancak bu saldırının onları yıldırmayacağını vurgulayan işçiler Trexta’ya sendika girene kadar mücadele vereceklerini ifade ettiler.
Patronun görüşme talebini reddettiğini ifade eden sendika yöneticileri, uluslararası firmalarla yapılan anlaşmalara uyulması için baskıların arttırılacağını ve örgütlenmeye dair somut planlamaların yapıldığını da söylediler.
Bölgenin kendi özgünlüklerinden kaynaklı ilk olarak basın toplantısı yapmayı tercih ettiklerini söyleyen Deri-İş yöneticileri bu toplantının aynı zamanda bir uyarı olarak anlaşılması gerektiğinin altını çizdiler. Toplantıda son olarak söz alan Deri-İş Sendikası Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Hasan Uluşan, eğer olumlu bir gelişme olmazsa bir sonraki etkinliklerinin sokakta, fabrikanın önünde olacağını söyledi.
Kızıl Bayrak / Trakya

Trexta Tr Deri'de kadın işçi kıyımı

(13.12.11) - Türk-İş'e bağlı Deri-İş Sendikası, Nokia, Blackberry, Canon ve iPhone gibi uluslararası tekellere aksesuar ve kılıf imalatı yapan Trexta Tr Deri Fabrikası'nda yaşanan işten atmalara karşı 15 Aralık günü basın açıklaması yapacak.
Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi'nde kurulu bulunan Trexta TR'de üyelik ve örgütlenme faaliyeti yürüten sendika, Deri-İş Sendikası'na üye oldukları için 25 kadın işçinin işten atılmasına tepki gösterecek. Trexta'da yaşanan süreci kamuoyuyla paylaşmak istediğini belirten Deri-İş, Çerkezköy'deki Petrol-İş Sendikası Lokali'nde basın açıklaması yapacak.

Kölelik koşulları hüküm sürüyor...
Kölelik koşullarının ve kuralsızlığın hüküm sürdüğü fabrikada düşük ücretlere çalıştırılan işçiler sendikal örgütlenmeye yöneldi. Örgütlenmeden haberdar olan patron, ilk olarak sendikalı işçilerin de aralarında bulunduğu 20 işçiyi işten attı. Yüzde 75'i kadın işçilerden oluşan ve toplam 630 işçinin çalıştığı fabrikada işe giriş-çıkışlar çok sık yaşanıyor. Çin, Hindistan ve İstanbul Hadımköy'de de fabrikaları bulunan Trexta Tr patronunun sendika ve işçi düşmanı tutumuna karşı çeşitli adımlar atan Deri-İş Sendikası, örgütlenme süreciyle ilgili yurtdışında da girişimlerde bulunuyor.

Kızılbayrak gazetesi

Trexta Tr Deri’de Sendika Düşmanlığı!

“Performans düşüklüğü” gerekçesiyle toplu işten atmalar, sendika düşmanı patronların âdeti haline geldi. Canon, iPhone, Nokia, Blackberry gibi uluslararası firmalara aksesuar ve kılıf üreten, Çerkezköy’de bulunan Trexta Tr Deri fabrikasında, işçiler sendikalı olmak istedikleri için işten atıldılar. Trextra’da çalışan 630 işçinin çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor. Çalışma koşullarının kötü olması nedeniyle işçiler Deri-İş sendikasında örgütlenmeye başladılar. İşçilerin sendikalaştığını duyan işveren ise 20 işçiyi işten attı.
Fabrikada dinlenme saatlerinden ücretlere kadar birçok sorunla karşı karşıya olduklarını söyleyen işçilerin en büyük sorunu, ücretlerini zamanında ve tam alamamak. Bu sıkıntıyı işçiler şöyle anlatıyor: “Maaşlarımızı sorduğumuzda işveren vekilleri bize, ‘maaşlarınızı sormayın, para var da mı vermiyoruz? Bir daha sorarsanız ihtar yersiniz, işten atılırsınız, sokakta bir dünya işsiz var’ gibi sözler söylüyorlar.”
630 işçiden 465’i kadın olmasına rağmen fabrikada kreş yok; üstelik kâğıt üzerinde var gözüküyor. Fazla mesailere kalmak istemeyen işçiler tehdit ediliyorlar. Fazla mesaiye kalmak istemedikleri durumlarda yöneticileri tarafından fabrikada esir alındıklarını, kapıların kapatıldığını ve servislerin kaldırılmadığını ifade eden işçiler, fazla mesai ücretlerinin de ödenmediğini söylüyorlar.
Tiner, bali gibi uçucu maddeler ve kimyasallarla, kılıf tozları arasında çalışan işçiler, havalandırmaları çalışmadığı için ciddi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya. İlaç bölümünde çalıştırılan işçiler, dönüşümlü olarak çalıştırılıyor ama ustayla problemi olan işçilerin aralıksız iki ay bu bölümde çalıştırıldığı ifade ediliyor.
Trextra’da işçilere tuvalet de yasak! Tuvalet kapılarını kilitliyorlar, tuvalete gitmek için birim sorumlularından anahtarı alan işçiler, işlerini 5 dakika içinde halletmek zorunda. Eğer işçiler 5 dakika sonra geri dönmezlerse tutanak tutuluyor.
Patronlar büyüyorlar ve bundan övünüyorlar, işçileri de bu övünce ortak olmaya çağırıyorlar. Ancak görüldüğü üzere patronların sermayesini büyütmesi, işçilerin dizginsiz sömürüsü üzerinde gerçekleşmektedir.

18 Aralık 2011

Sendikadan TREXTA’ya uluslararası gözdağı

TREXTA Fabrikası’nın, sendikalarına üye 23 işçiyi performans düşüklüğü gerekçesiyle işten çıkardığını söyleyen Deri İş Genel Teşkilat Sekreteri Hasan Uluşan, “Trexta, Nokia, İphone, Canon ve Blackberry gibi dünyaca ünlü markalarla iş yapıyor. Ama ne yazık ki işçilerin haklarını göz ardı ediyor. Trexta TR Fabrikası’nı son kez uyarıyoruz. Bu işçilerin, fabrikaya geri dönüşü sağlanmazsa, Trexta’nın çalıştığı uluslar arası firmaları denetim için Türkiye’ye getirteceğiz.” uyarısını yaptı.

19 Aralık 2011 Pazartesi 08:48
 
ÇERKEZKÖY MANŞET - Kapaklı Petrol-İş Sendikası Lokali’nde saat 12.00’de gerçekleşen basın toplantısına Genel Teşkilat Sekreteri Hasan Uluşan, Deri-İş Trakya temsilcisi Ali Bayram, Örgütlenme Uzmanı Eren Korkmaz ve Erhan Bayram ile Trexta TR Fabrikası’ndan atılan işçiler katıldı.
GEREKİRSE SOKAĞA İNERİZ
İşçilerin sırf sendikaya üye oldukları için işten çıkarıldıklarını belirten Deri-İş Genel Teşkilat Sekreteri Hasan Uluşan; “Trexta Tr fabrikası Türkiye’de ilk 1000 içerisinde olan bir firma. Nokia, İphone, Canon ve Blackberry gibi dünyaca ünlü markalarla iş yapıyor. Ama ne yazık ki işçilerin haklarını göz ardı ediyor. Çok uzun mesai saatleri olmasına rağmen çalışanların maaşları ödenmiyor. Fabrikada çalışan 630 işçiden 450’ye yakını kadın. Uzun mesai saatlerinden dolayı çocuklarına bakamıyorlar. Bu kadar kadın işçinin çalıştığı fabrikada kreş olması zorunludur. İşçilerin kreş talep etmesine rağmen fabrika bu ihtiyacı karşılamıyor. Biz yaptığımız basın toplantısı ile Trexta Tr fabrikasını son kez uyarıyoruz. Bu işçilerin gerekli olan çalışma şartlarında işlerine devam etmesi sağlanmazsa gerekli girişimlerde bulunarak Trexta’nın çalıştığı uluslar arası firmaları denetim için Türkiye’ye getirteceğiz. İşten çıkarmaların devam etmesi halinde de eylemlerimizi sokağa, fabrika önüne taşıyacağız.” İfadelerini kullandı.
BU YAPILAN İNSANLIK AYIBIDIR
Fabrikanın işçi sağlığı ve güvenliği kanunların uymadığını belirten Deri-İş Genel Teşkilat Sekreteri Hasan Uluşan; “Trexta Tr fabrikasının çalıştığı uluslar arası firmaların fabrikaya denetime gelmesi halinde kendileri zararlı çıkacaklardır. Biz böyle şeyler yaşansın istemiyoruz. İşçilerin sendikaya üye olmaları kanuni bir haktır. Sırf sendikaya üye oldukları için insanlar işten çıkarılamaz.”şeklinde konuştu.
ARAMIZA KIRMIZI ÇİZGİ ÇEKTİLER
Trexta Tr Fabrikası’ndan çıkarılan bir kadın çalışan ise “Fabrikada bütün çalışanların kullandığı ortak bir yol vardı. Bu yola kırmızı çizgi çektiler. Çizginin bir tarafı mavi yakalılara yani işçilere, diğer tarafı da beyaz yakalılara yani memurlara verildi. Bizim çizginin diğer tarafına geçmemiz yasaklandı. Bu yapılan resmen insanlık ayıbıdır. Yapılanlar sadece bunlarla da sınırlı değil. Tuvalet süreleri 5 dakika ile sınırlandırıldı. Fabrika da işçilere hakaret ediliyor. İzinlerimiz verilmiyor.” İfadelerini kullandı.
BÖL, PARÇALA, YÖNET
Yapılan bu uygulamanın kapitalist devletlerin böl, parçala, yönet uygulamasına benzediğini söyleyen Deri-İş Genel Teşkilat Sekreteri Hasan Uluşan; “Ne yazık ki fabrikadaki memur kardeşlerimiz de buna alet oluyor. Oysa onlarında büyük çoğunluğu düşük ücretlerde çalışıyorlar, maaşlarını geç alıyorlar. İşçilerimiz çalışma koşulları düzelene kadar biz mücadelemize devam edeceğiz.” Diyerek basın toplantısına son verdi.

Haber Kaynağı: ÇERKEZKÖY MANŞET

Deri-İş işçi kıyımına karşı dayanışmaya çağırdı

Çerkezköy Trexta'da sendikal kıyım: 23 işçi atıldı

Deri-İş Sendikası Genel Merkezi Çerkezköy'de kurulu bulunan ve Nokia, Canon, Iphone, Blackberry gibi uluslararası firmalar için deri kılıf ve aksesuar üreten Trexta TR firması'nın, sendikalarına üye oldukları için 23 işçiyi işten attığını duyurdu.

Deri-İş Sendikası Genel Merkezi tarafından yapılan açıklamada, Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi'nde kurulu bulunan ve Nokia, Canon, Iphone, Blackberry gibi uluslararası firmalar için deri kılıf ve aksesuar üreten Trexta TR firması'nın, Deri-İş Sendikası'na üye oldukları için 23 işçiyi işten attığı duyuruldu.
Yüzde 75'i kadın işçiler olmak üzere toplam 630 işçinin çalıştığı Trexta TR'de işçilerin yıllardır uzun saatler ve düşük ücretle çalıştığı ifade ediliyor. İşçilerin, çalışma koşullarının düzeltilmesi ve daha iyi ücret için Deri-İş Sendikası'na üye olduğu belirtilen açıklamada, patronun sendikal örgütlenmeyi kırabilmek için baskı uyguladığı ve son olarak da çoğu kadın olmak üzere 23 işçinin sendikal örgütlenmeyi kırmak amacıyla işten atıldığı vurgulanıyor.
Deri-İş Sendikası bu süreci kamuoyuyla paylaşmak için 15 Aralık Perşembe günü Çerkezköy'de bulunan Petrol-İş Sendikası Lokali'nde bir basın açıklaması yapacak. Açıklamaya işten atılar işçiler ve bölgede bulunan sendikalar da katılacaklar.
İSTANBUL-EmekDunyasi.Net

Sendikalı olacağına git evinde çocuk bak!

08 Kasım 2011
DİLEM TAŞTAN/BİRGÜN

Trexta, Tekirdağ'ın Çerkezköy ilçesinde Nokia, Black Berry gibi firmalara deri kılıf üretimi yapan bir fabrika. 630 kişinin çalıştığı fabrika, kentte işçi düşmanlığı ve kötü çalışma koşulları ile nam salmış bir durumda.
Deri-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu fabrikada patron tarafından özellikle kadın işçilere yönelik yapılan baskılar dikkat çekiyor. İşten atma saldırısının hız kesmeden devam ettiği fabrikada 20 civarında işçi sadece anayasal hakları olan sendikalaşma talebinde bulundukları için işten çıkartıldı.
Bir günde kullanılmaz hale gelen maskelerle bir hafta çalışmak zorunda bırakılan kadın işçilere fabrika yetkilileri bir de “siz kendinizi çok mu güzel sanıyorsunuz da maske takıyorsunuz. Gidin evinizde çocuk bakın siz ancak çocuk yapmayı Bilimsiniz” diyerek aşağılamalarda bulunuyor. Bu yüzden özellikle kadın işçilerin sendikalı olarak verdikleri mücadelede sloganları ‘ummadık taş baş yarar’ olmuş…

Halil ve Gülcan Bilim çifti de fabrika içerisinde yıllardır bu koşullarda üretim yapmayan çalışan 630 işçiden ikisi… Bütün bu koşulları düzeltmek için verdikleri sendikal mücadeleden dolayı işten atıldılar.

‘ANNEN ÖLSE İZNİN YOK’
İki buçuk yıldır tek bir uyarı almadığı halde performans düşüklüğü bahane edilerek işten çıkartılan Gülcan Bilim, söze çalışma koşullarından başlıyor ve maaşları sürekli yarım aldıklarını ve mesai ücreti alamadıklarını söylüyor. Bilim, “Anneniz ölse çocuğunuz hasta olsa yine izin vermeyiz diyorlar. Kalmamız için hep tehdit ediyorlar.” diyor.

‘LAVABODA NEDEN 10 DAKİKA DURDUN!’
Bilim, yaşadıklarını şu şekilde anlatıyor:
"Bir ara lavobolarımızı kitlemişlerdi. Ona bile izin istemek zorundasın. Beş dakikadan fazla kaldığımız zaman ihtar imzalatıyorlardı. Hatta bir arkadaşımız lavobaya gitti. İş alıp gitmiş. Onu aşağıya çağırıp sen lavoboda 10 dakika kaldın diye savunma yazdırdılar. Havalandırma sağlam değil. Tiner var, bali var. Maske veriyorlar ama ben bir maske aldığım zaman onu bir hafta kullanmak zorundayım. Bir gün kullanınca mahvoluyor. Ben o maskeyi nasıl bir hafta kullanayım.

‘ÇAYIMIZI TİTREYE TİTREYE İÇİYORUZ’
Maske istediğim zaman da 'bir hafta kullanacaksın vermiyoruz' diyorlar. Ben makinacıyım. Bir gün mesaiye kalmadığımız zaman başka bir bölüme yolluyorlar. Dinlenme salonumuz yok. Kışın bile poğaçamızı, çayımızı dışarıda yiyip içiyoruz. İçerde yasak. Kapalı bir alanımız yok. Hakkımız değilken işten çıkartıldık. Çıkış sebebi olarak performans düşüklüğü dediler. Herkes çok şaşırdı. Sonradan öğrendim. Arkadaşlar 'Gülcan performans düşüklüğünden çıkartıldıysa biz hiç çalışmayalım' demişler. Elim çabuktur. İşimi çabuk yaparım. Bir kişi de bugüne kadar senin performansın düşük demedi. Hiçbir ihtarım yok. Hiç işe geç kalmadım. Fazlasıyla çalışmışlığım var.

‘MAAŞI SORANA SAVUNMA CEZASI’
Maaşımız yarım. Ayın 10’unda almamız gereken maaşı 15'inde alıyoruz. Panoya yazı asıyorlar. Yazı asılmadığı zaman gidip maaşlar ne zaman yatacak diye sorduğumuzda 'Bir daha sormayın. Savunma yersiniz' dediler. Bize 'elebaşı sizsiniz herkesi ayaklandırıyorsunuz' diyorlardı. Sabah 8'den 6ya kadar çalıştın. 6'dan 12 ye kadar mesaiye kalıyorsun. O mesai ücretini alamıyorsun. Onun yerine onların istediği gün izin kullanıyorsun. Mesela ertesi gün gitmem lazım çocuğum hasta o gün izin vermiyorlar. İşler yoğun izin yok diyorlar.

‘SENDİKA GELİRSE FABRİKA KAPANIR DENİLDİ’
Sendika meselesine gelince… Gece vardiyasından işe gittim orada herkes üstüme üstüme geldi. 'Ne oluyor?' dedim. Ertesi gün oldu. Herkesin elinde bir kağıt. Sendikaya üye olmak isteyenler. Bana herkes adını yazdırıyor. Sendikaya işçilerin yoğun ilgisi olunca sendikal çalışmalara öncülük edenler ve üye olduğu düşünülenler üzerinde baskı ve sürgünler oluştu. 30 kişinin üzerine gidildi. Hep baskı yaptılar. Bir ay boyunca hep aynı banda verdiler. Kendi isteğimizle vardiyalara yayıldık. Ondan sonra üzerimize gelmeye başladılar. 'Sendikalı olup ne yapacaksınız sendika sizin maaşınızı alıyor. Siz bu yaştan sonra nerede iş bulacaksınız? Sendikalı olunca hiçbir yerde iş bulamazsınız. Sendika buraya geldiği zaman fabrika kapanır' denildi.

‘FABRİKA İÇİNDE SÜRGÜN YİYORUZ'
Halil Bilim ise şunları ekliyor: “Biz işletme içerisinde sendika istediğimiz için işten atıldık. 20-25 arkadaşımızın hepsinin de performansı iyiydi. Savunması yoktu. İhtarı yoktu. Hepsi de işinin ustasıydı fakat sendika talebimiz olduktan sonra işletme içinde özellikle kadın işçilere yönelik baskılar arttı. Mesela ilaç odasına gönderiyorlardı ki fabrikada ilaç odası demek çok kötü bir yer demek. Bir tane ekostik denen bir madde var. Bu iğrenç korkunç kokucu bir madde. Bu ilaç odasında yarım saat durduğun zaman gözlerin yaşarır. Saçın başın ekostik dolar. Ayakların zaten yerlerde yapış yapış dolaşıyorsun zaten iğrenç bir yer. Vücuda yapıştığı zaman benek benek oluyor. Biz Deri- İş Sendikası’na başvurduğumuzda bizimle birlikte mücadele etmek isteyen insanlara şirket yönetimi bunlar 'Ergenekoncu' dedi. Sözlü sataşmalar çok oldu. O insanları makinalardan alıp başka bölümlere sürgüne gönderdiler.

‘GECE FABRİKADA DOKTOR YOK!’

Şefler mesaiye kalmayan insanları teker teker çağırıyorlar. Yıllık izin var hafta sonu izin var. Başka iznin yok. Kadınlara gelince çocuğu hastalanıyor, misafiri geliyor. Zoraki mesaiye kalıyorlar. Bu mesailer de 24 saat. Bir gün sabah 8.00 da işe girdiğin zaman ertesi gün sabah 8.00 da işten çıkıyorsun. Gece de işletmede hemşire bulunmuyor. Gece hastalananı revirde yarım saat bir saat yatırıyorlar. Biz de 5 10 arkadaş bu şartlara dur demek için geldik. Deri-İş’le görüştük. Onların da bize verdiği destekle biz işletme içinde çalışma başlattık. Yönetim öğrenince başta kadınlara baskı yaptılar. Onları çeşitli yerlere sürgün verdiler.

‘BİR BİLDİRİ DAĞITTIK, MESAİLER ÖDENDİ’

Hiçbir sebep göstermeden maaşlar erteleniyor. İnsanlar bıkıyor. İşler yavaşlıyor. O zaman yatırıyorlar. İnsanlar hakkı olan para için rezillik çekiyor. İşten çıkarılanların da tazminatını ödemediler. Deri-İş fabrika içerisine girdikten sonra sendikanın adının geçmesi bile yeterli oldu bazı şeyler değişti fabrika içerisinde. Neler değişti? Biz bildiri dağıttıktan sonra panoya yazı asmışlar. Mesailer verilecek diye insanlara içeride. Periyodik olarak kontrole götürüyorlarmış”.

‘ÇOK MU GÜZELSİN MASKE NEDEN TAKMIYORSUN?’

Gülcan ve Halil Bilim çiftinin bize sorunlarını bu şekilde anlattığı sırada 2 işçinin daha işine son verildiğini öğreniyoruz. İşten atılan Ayten Çetin şunları ifade ediyor:

“Üretimde çalışıyordum. Bugün çıkışım verildi. Ayında 5’inde 3 sene olacaktı. Mesaiye kalsam paramı verecekler mi? Maaşımızı vermiyorlar. Onu nasıl verecekler. 3 yılımın bitmesine 3 gün vardı. Akşam saati halsizim diye revire gitmek istedim. Usta ben de hastayım ama koşturuyorum dedi. Hamileleri bile idare edemiyorlar. Ellerinden gelse onları bile mesaiye bırakacaklar. Kirli maskelerle çalışıyoruz. Yöneticiler bize, şu maskeyi neden takmak istiyorsunuz. O kadar güzel olduğunuzu mu sanıyorsunuz. 'Görüntünüz mü bozulacak' diye aşağılıyor. Gidin evinizin kadını çocuğunuzun anası olun. Siz ancak evde çocuk yapmayı Bilimsiniz diyor.

‘BİR ÇİKOLATA VERDİLER 50 LİRA KESTİLER’
İsmini vermek istemeyen bir işçi de şöyle konuşuyor: “Paralar yatmıyor. Kiralarımızı ödeyemiyoruz. İşçilere hiçbir şekilde değer verilmiyor.. Çocuklarımıza bayramlık alamıyoruz. Makinede elimi dikmediğim için şaşırıyorum. Psikolojimizle oynuyorlar. İş barışı yok. Ustalar bile işçilerin yanında değil. Lavoboya gidince bile çok baskı görüyoruz. Bize bir bayram günü çikolata verdiler. 50 lira maaşlarımızdan kesildi. Bu gidişle çikolata ekmek yiyeceğiz."

Telefon Aksesuarları Sendikasız Üretilir

Nokia, Blackberry gibi firmaların aksesuarlarını üreten Trexta Tr, sendikalı oldukları için 20 işçisini çıkardı. İşten çıkarılan Çakır, "Gece gündüz, mesai ücreti almadan çalıştık, yine de maaşlarımızı alamıyorduk" diyor.
Nokia ve Blackberry başta olmak üzere Canon, iPhone gibi büyük firmaların aksesuarlarını üreten Çerkezköy'deki Trexta Tr firması, sendikalı oldukları için 20 işçiyi işten çıkardı.
Fabrikada çalışan 630 işçinin yüzde 75'i kadın, yüzde 90'ı da asgari ücretle çalışıyor. Son iki aydır, işçiler çalışma koşullarının düzeltilmesi için Deri-İş sendikasında örgütlenmeye başladı.
Fabrika yönetimi, sendikalaşmanın başlaması üzerine 20 işçiyi "performans düşüklüğü" gerekçesiyle, ancak işçilerin ve sendikanın ifadesiyle sendikalı oldukları için işten çıkardı.

"Sürekli üretim var nasıl para yok"

Yedi yıldır fabrikada makine bölümünde çalışan 31 yaşındaki Çiğdem Çakır, en büyük sorunlarının maaşlarını alamamak ve mesai ücretlerinin ödenmemesi olduğunu söylüyor.
"Son bir buçuk yıldır, maaşlarımız 'para yok' denerek bölük pörçük ve zamanında ödenmiyor. Biz bu kadar büyük firmalara üretim yaparken ve gece gündüz çalışırken nasıl paraları olmaz bunu anlayamıyoruz.
Gece 10'lara kadar, hafta sonları gece yarılarına kadar mesaiye kalmamız isteniyor. Mesai ücretlerimiz ödenmiyor buna karşılık, işin az olduğu zamanlar keyiflerine göre izin veriyorlar.
Mesaiye kalmak istemediğimiz zaman, servis araçlarını kaldırmıyorlardı, biz de kendi imkanlarımızla da olsa fabrikadan çıkıyorduk. Ayrıca, mesaiye kalmayanları 'çocuğunuz hastalandığında size izin vermeyiz' diye tehdit ediyorlardı.
Bunun dışında gece vardiyasında yarım saat yemek molası dışında iki mola hakkımız kullandırılmıyor. Bir kahve bile içemiyoruz."

"İğne gözüme girmeden zaten kör olacaktım"

İş güvenliklerinin de sağlanmadığını söyleyen Çakır, şöyle devam etti:
"Kimyasal maddelerle çalışılan bir ortamdayız, ilaç bölümünde ayda bir doktor kontrolü yapılması gerek; işçilerin aynı ortamda sürekli çalışmaması gerek. Ancak tüm bunlar yönetimin keyfi uygulamasına bırakılıyor.
Çalıştığım makinedeki iğnenin kırılması ihtimaline karşı kullanılan bir koruyucu plastik var; bu koruyucudan dolayı önümüzü bile göremez oluyoruz. Kaç kere söylememize rağmen daha kaliteli bir koruyucu alınmadı. İğne fırlayıp gözümü kör etmeden bu koruyucu ile zaten kör olacaktım."
İşçilerin çoğu kadın olmasına rağmen, fabrikada kreş de bulunmuyor. İşte tüm bu çalışma koşullarına karşı örgütlenmeye başlayan işçilere, yönetim önce sözlü olarak baskı yapmaya başlamış.
Sonunda da 20 işçi işten çıkarılmış; sendika işçiler için işe iade davası açtı. (NV)

İstanbul - BİA Haber Merkezi